23 Mart 2009 Pazartesi

SAKIP SABANCI
6.7.2003Sabancı Holding yönetim kurulu başkanı Sakıp Sabancı, biz Boğaziçililere kendi deneyimlerini, iş dünyasında bir aile şirketi olarak başarılı olmanın yollarını, sanat verdiği önemi, personel seçiminde kişisel olarak baktığı özellikleri ve gençlerden beklentilerini anlattı.
Kariyerinizi ve hayatınızı kısaca anlatır mısınız? Okul hayatınızda belirlediğiniz hedefler var mıydı? Bunlara ulaşabildiniz mi?
7 Nisan 1933 yılında Kayseri’nin Akçakaya köyünde Hacı Ömer ve Sadıka Sabancı çiftinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldim. Rahmetli babam çalışmayı çok severdi, ben ve kardeşlerime de çalışma sevgisi babamızdan geçti. Sabahın dördünde, gün ağarırken bizi kaldırır, pamuk almaya götürürdü. Babama arkadaşları “bu yaşta bebeler pamuktan ne anlar” diye takıldıklarında Rahmetli babam “alışsınlar” derdi. Allah’a şükür, bu çalışkanlık sayesinde bugün, pamuk hamallığından nerelere geldik. Ortaokulda okurken bir yandan da, Akbank’da stajyer memur olarak çalışmaya başladım. Daha sonra hastalandım ve okulu bırakmak zorunda kaldım. Okuldan ayrılınca Un Fabrikasında veznedar oldum, derken muhasebeye geçtim ve 1955 yılında ticaret müdürü oldum. Her çalıştığım mevkide daha çok tecrübe edindim, kulağım doldu. 1957 yılında Bossa tekstil bölümünde umum müdür muavinliğinden, 1960’da umum müdürlüğüne atandım. 1966 yılında babamın vefatından sonra Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildim ve halen bu görevi, iş hayatına atıldığım ilk günlerdeki gibi büyük bir şevkle sürdürmekteyim. Bugün geriye dönüp baktığımda, yaptıklarımın bilançosunu çıkardığımda, Allah’a şükürler ediyorum. Bugünlere birlik, dirlik içinde, kardeşlerimle elele vererek ve çok çalışarak geldik. Anamdan ve babamdan öğrendiklerimizi hiçbir zaman unutmadık. Daha küçük yaşlarda bile her zaman başarıyı hedefledim. Benim için başarı işimdir. İster ekonomik, ister sosyal, isterse kültürel alanda olsun, işimi severek yaptım ve çok çalıştım.
Aile şirketi olmak başarıyı nasıl etkiliyor? Sabancı ailesinde özellikle sizin ön plana çıkmanızın nedenleri nelerdir?
Sabancı Ailesi, bugüne kadar başarılı olabildi ve gelişebildiyse, bunun sırrı, babamız Hacı Ömer’in ölümünden sonra Sabancı kardeşlerin birbirlerine kenetlenmeleri, el ele vererek faaliyetlerini sürdürmeleridir. Ama insanın belli bir ömür süresi vardır. İnsan, doğar, yaşlanır ve ölür. Kurduğumuz sanayi tesislerinin, şirketlerimizin daha da gelişmesini, dünya ölçüsünde kuruluşlar haline gelmesini istiyorsak, bunları müesseseleştirmek, kurumlaştırmak zorundayız. Bu devamlılığın temel şartıdır. Bu nedenle, Sabancı kuruluşlarını, bizlerden sonra, daha da geliştirecek, yönetecek kadroları, profesyonelleri işbaşına getiriyoruz. Yönetim kurulumuz, Sabancı Ailesi üyeleri ve profesyonel yöneticilerden oluşmakta, her kademede konusunda uzmanlaşmış yöneticiler görev almaktadır. Dolayısıyla, icraatlarımıza karar verirken, strateji geliştirirken, her kademede yetkili yöneticilere sorumluluklar verilmektedir. Bu anlamda, Sabancı Holding kurumsallaşmasını tamamlamış bir müessesedir.
Türkiye’de gelecek gördüğünüz, yatırım yapılması gereken sektörler nelerdir?1921’de Rahmetli babam Hacı Ömer tarafından tohumları atılan Sabancı Topluluğu, günümüzde 60’ın üzerinde şirketi, 30 bin çalışanı, 11.6 milyar doları aşan cirosu ve çoğunluğu yüzde 50/50, 16 yabancı ortaklığı ile bir dünya şirketidir. Sabancı Topluluğu olarak halen dokuz ana sektörde, bankacılık ve sigortacılıktan, lastik ve takviye malzemelerine, kimya ve otomotivden, tekstil, çimento, gıda ve perakendecilik ile dış ilişkiler gibi geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyoruz. Çağın icaplarına göre, belirlediğimiz strateji kapsamında bazı şirketlerimizi birleştiriyor, bazı sektörlerden çıkıyor, enerji, telekomünikasyon, perakendecilik gibi sektörlerde faaliyetlerimizi geliştirmeyi planlıyoruz.
Şirketlerinize işe alımda ne gibi kriterleri göz önüne alıyorsunuz? Nitelikli insan gücü kriterleriniz nelerdir?
21. yüzyılın genç insanı, iyi eğitim almış, lisan bilen, çok okuyan, çalışkan, dinamik, rekabetçi, sağlıklı, ileri görüşlü, mantıklı, insan ilişkileri kuvvetli, yetenekli ve güvenilir olmalıdır. Dünyadaki değişimlere uyum sağlayabilen, gözlem yapan, bilgisayar teknolojisindeki gelişmeleri takip eden, hedefini belirleyen ve hedefine ulaşmak için gerekli olanları yapan ve yaptığı işe sahip çıkan insandır. İnsan Kaynakları departmanımızın, bu vasıflara sahip gençlere yönelik, gerek işe alım, gerekse, çalışanlarımızın gelişimi konusunda başarılı çalışmaları var. Yaptığımız işlerde, her zaman, yani, fabrikalara hammadde alırken de, elemanları işe alırken de, herkese eşit şartlar tanınıyor ve işi kim hak ederse onunla çalışılıyor.
Sabancı Üniversitesinin kuruluş amacı nedir? Üniversitenin kurulmasıyla Sabancı Holding bünyesinde çalışanların profili nasıl değişecek?
Boğaziçililer zamanla sizin gözünüzden düşecek mi?
Sabancı Üniversitesi, Sabancı Topluluğu ve aile vakfımız Vaksa tarafından yaklaşık 200 Milyon dolarlık bir yatırımla kuruldu ve 1999 yılında öğretime başladı. Kuruluşundan beri, hiçbir koşulda Sabancı Üniversitesi’nden mezun olmak, iş garantisi sağlayacak diye bir şart yok. Bu konuda Sabancı Üniversitesi de hassastır. Pek tabii ki, diğer üniversitelerin ve bu sene ilk mezunlarını veren Sabancı Üniversitesi’nin mezunları ile iş görüşmeleri yapılacak, ancak bunlardan işimize ve aradığımız profile uygun, geliştirmeye ve yatırım yapmaya uygun insanlar olduğu takdirde teklif yapılacak. Hangi üniversiteden mezun olduğu tercih sebebi değildir.
Kriz ortamında iş ve kariyer kaygısı içinde olan Boğaziçililere tavsiyeleriniz ve onlardan beklentileriniz nelerdir?
Dünya devamlı bir değişim içinde. Yaşadığımız ülkede, yaşadığımız şehirde, etrafımızda her gün herşey değişiyor. Değişim demek, “fırsat” demektir. Değişim demek, “yeni iş imkanları” demektir. Gençlerimiz, değişen bir toplumda, gelişen bir ekonomide, değişimi görebilmeli ve yeniliklerde öncülük edebilmelidir. Fırsatlar hiçbir zaman bitmez, gözlerini açan yenilerini görür. Şimdi artık başarının ölçüsü, dünya ölçüsüdür. Kabul edilmesi gereken, başarıya kademe kademe, adım adım ulaşılacağıdır. Ne yapıyorsanız yapın, başarı için yaptığınız işte “1 numara” olmayı hedeflemek ve bunun için “ben bilirim” demeden öğrenmeye açık olmak, ekip çalışmasına önem vermek gerekir. Türk genci sadece kendisi için değil, ülkesi için de başarılı olmaya mecburdur. Unutmayalım ki, başarı şimdi aslanın ağzında da olsa oradan çekip çıkartmak zorundayız. Bunun için öğrencilere mezun olmadan önce çeşitli kuruluşlarda staj yaparak deneyimlerini artırmalarını, en az 1 yabancı dili çok iyi öğrenmek için çaba göstermelerini öneriyorum.
Euromoney dergisinde yayınlanan bir röportajınızda “Profesyonelleşmeye ve kurumsallaşmaya büyük önem veriyoruz.” dediğinizi biliyoruz. Yabancılarla ortak olmuş, birçok kuruluşu marka haline dönüşmüş bir yapıda bazen kontrolün elinizden çıktığını hissediyor musunuz? Örneğin Akbank’ta çalışan bir veznedar da yabancı ortaklı DanoneSa’da çalışan bir müdür de Sabancı Holding’i temsil ediyor. Tüm çalışanların aynı misyonda çalışmaları nasıl sağlanıyor?
Biz global bir şirketiz. Bu nedenle ister Türk, ister yabancı olsun çalışanlarımız arasında fark yok, amaçlarımız aynı, hedefimiz kalite. Ortaklarımızla uyum içindeyiz. Bilindiği gibi yabancı ortaklarımızla isim birliği de yapıyoruz. Bunun anlamı var. Her iki ortağın da prestiji söz konusudur, bunu korumak, geliştirmek için de her konuda uyum şarttır. Vizyon ve misyon birliğimiz var.İş dünyasında gençlere örnek olacak unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşabilir misiniz?Anılar pek çok, ancak birini seçmek zor. Ben bu vesileyle gençlere bazı öğütlerimi söylemek istiyorum. Sağlıklı olun, manevi güce inanın, birlik konusuna önem verin, bilgili olun, lisan öğrenin, hedefinizi belirleyin ve o hedefe ulaşmak için gerekeni yapın, işinize sahip çıkın, hangi işi yapacaksanız, o işi “en iyi bilenler ile” işbirliği yapın, beraber çalıştıklarınıza güven verin, kurumlaşın ve tasarruf edin.
Birçok uluslararası ortamda Türkiye’yi temsil ediyorsunuz, örneğin Altın Harfler Sergisi. Sanatla ilgili başka girişimleriniz de var. Hatta Atlı Köşk’ü müzeye dönüştürmekten bile kaçınmadınız. New York Times gazetesindeki bir yazıda, “Sabancı'nın yeni misyonunun değerli sanat eserlerinin Türkiye'yi terk etmesini önlemek” olduğunun altı çizilmiş. Bize bu konudaki projelerinizden bahseder misiniz?
Bilindiği gibi, Sabancı Koleksiyonu’ndan seçilen resim ve hat eserleri 1998-2000 yılları arasında “Altın Harfler” adı altında dünyanın en önemli müzelerinde sergilendi. Koleksiyon ilk olarak New York’da Metropolitan Müzesi’nde görkemli bir açılıştan sonra 3 ay boyunca sergilendi. Sonra Los Angeles Sanat Müzesi, Harvard Üniversitesi Müzesi, derken sanat köprüsü Paris Louvre Müzesi, Berlin Guggenheim ve son olarak da Frankfurt Sanat Müzesi’ne kadar uzandı ve sanatseverlerden yoğun ilgi gördü. Hatta öyle ki, Harvard Üniversitesi koleksiyon içeriğini bir sömestr ders yaptı. Burada anlamlı olan zengin kültür ve sanat mirasımızı yabancılarla paylaşarak Türkiyemizi dünyaya tanıtmak, adımızı altın harflerle yazdırmaktı. Bugün öyle yapıtlarımız vardı ki, Karahisari’nin, Kazasker’in ve diğer sayabileceğimiz değerli sanatçılarımızın yapıtları parmakları ısıttırmaktadır. Kültürümüze, sanatımıza sahip çıkmalıyız. Ben böyle bir amaca katkıda bulunmaktan büyük mutluluk duydum, gururlandım. Benim 20-30 yıl önce aklım fikrim makine almak, üretmek, ihracat yapmaktı. Ancak yabancı ortaklarımla yaptığım görüşmeler sırasında, onlar işten çok, koleksiyonlarından, müzelerinden bahsediyorlardı. Benim aklımda da böylece müze yapma fikri oluştu. İnsanlar bir gün fani olur, yapılan güzel işler bir çatı altında toplanmazsa, yok olur gider. Bu duygularla ben koleksiyonlar yaşasın ve gelişsin diye bütün koleksiyonlarımı ve “Atlı Köşk”ü müze olmak üzere, Sabancı Üniversitesi’ne tahsis ettim. Bilindiği gibi, Sabancı Üniversitesi kar gayesi olmayan bir müessesedir. Ayrıca bu üniversiteye koleksiyonların sürekli gelişmesi için bir de fon verdim. Geleceği planlanmış olan bu müzenin uzun yaşamasını temenni ediyorum. Herşeyi devletten bekleyemeyiz. Türkiyemiz için herkes kendi boyutunda hayırlı işler yapmalıdır. Dileğim, bu güzel örneklerin çoğalması, sanat ve kültüre toplum olarak sahip çıkılmasıdır.
Holding bünyesindeki şirketlerde SA ismini marka olarak kullanıyorsunuz. Sabancı Holding’in en eski şirketlerinden biri olan Akbank’ta SA markasının kullanılmamasının özel bir nedeni var mı?
Akbank ilk kurulduğunda babam beş arkadaşı ile birlikte %15’erlik paya sahipti, yani altı eşit ortak vardı. “Ak” adı iki nedenle seçilmiş, “Adana’daki Kayserililer” kelimelerinin ilk harfleri olduğu için ve altı ortağın da varlıklarının kaynağı pamuğu temsil eden kelime olduğu için. Öte yandan zaman içinde kurumların tanınması için, isimlerin, renklerin, “logo” dedikleri kısaltılmış işaretlerin önemli olduğunun farkına vardım. Bunun üzerine Sabancı Topluluğu için “SA” harflerini sembol haline getirecek çalışmalar yapıldı. Sabancı Topluluğu’na dahil kuruluşlar meydana getirirken yeni şirketlerin kısaltılmış isimlerinin “SA” ile bitmesine özen gösterdik. Akbank’ın iştirakleriyle kurulan sınai, mali ve ticari işletmelerin ticari ünvanlarını ise “AK” ile başlattık. Bugün yabancı ortaklıklarımız da dahil tüm kuruluşlarımızın isimlerinde “SA” veya “AK” logoları bulunmasına özen gösteriyoruz. Sabancı Topluluğu’nun bu kadar tanınmasında, bu uygulamalarımızın da önemli bir etkisi olduğuna inanıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder