20 Nisan 2009 Pazartesi

Tofaş İnsan Kaynakları ve Organizasyon Geliştirme Müdürü Erhan Sessizoğlu
Tofaş, ilk kurulduğunda kapalı ekonomi sisteminde gelir seviyesi düşük olan Türk halkının sahip olabileceği araçlar üretmek için faaliyet gösteriyordu. O dönemde Türk otomotiv sektörü yok denecek kadar sınırlıydı. İlerleyen yıllarla hem otomotiv ana sanayi, hem de yan sanayi gelişti ve 90’lı yıllara geldiğimizde Tofaş Fiat-Auto ile eş zamanlı model üretimine başladı. 90’lı yılların ortalarına doğru da ürün geliştirme çalışmalarına hız verildi. Bugün Tofaş, Fiat-Auto’nun stratejik üretim merkezlerinden biri. Fiat’ın bazı modelleri için tek veya ana üretim merkezi, ayrıca ürün geliştirmede İtalya dışındaki en önemli merkez. Türkiye pazarında Fiat, Alfa Romeo, Lancia, Maserati ve Ferrari markalarının tümünün, bazı dış pazarlarda ise ürettiği ürünlerin satışını gerçekleştiriyor. Başka ülkelerdeki diğer Fiat fabrikaları için de parça tedarikçisi konumunda. Firmanın iki yılda gerçekleştirdiği muazzam büyümeyi ve beraberinde gelen İK uygulamalarını Tofaş İnsan Kaynakları ve Organizasyon Geliştirme Müdürü Erhan Sessizoğlu anlattı.

Son iki yılda büyük değişim yaşadık
Tofaş son iki yıldır çok büyük bir değişim yaşıyor. 250 bin olan üretim kapasitemiz 400 bine çıktı. Linea ve Minicargo projelerinin üretimine başladık. Özellikle Minicargo projesi Tofaş için büyük önem taşıyor. Bu projeyle Tofaş sadece Fiat’a değil, aynı zamanda Peugeot ve Citroen’e de üretim gerçekleştiriyor. Linea, Doblo, Albea gibi modellerin ana üretim merkezi olarak Fiat’ın gelişmekte olan pazarlarda yer alan ve kurulmakta olan diğer üretim merkezlerine parça ihracatı operasyonlarımız da büyüyor. Üretim tarafında bunlar yaşanırken ürün geliştirme kısmında da önemli gelişmeler yaşıyoruz. Tofaş 2012 yılında bir ürünü komple geliştirebilmeyi hedefliyor. Bunun için Ar-Ge alanına büyük yatırımlar yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. 2006’nın başında bu alanda istihdam edilmiş 125 kişi varken bugün bu sayı 400’ü aştı.

2 senede çalışan sayımızı iki katına çıkardık
Tofaş ve iştiraklerinde 1300’ü beyaz yaka olmak üzere toplam 9000 kişi çalışıyor. Bu sayı 2006’nın başında 4500’dü. Personel değişimlerini de dikkate aldığımızda bu dönemde Tofaş 600’ün üzerinde beyaz yakalı, 5000 civarında da mavi yakalı çalışan alımı gerçekleştirdi. Yakın dönemde önemli bir büyüme daha planlamıyoruz. Ancak başta Ar-Ge olmak üzere beyaz yaka alımlarımız bir miktar daha devam edecek. 9000 kişilik bir yapıda alımların durması mümkün de değil. Yılda yüzde 5’lik bir personel değişimi öngörseniz, hiç büyüme olmadığı dönemde bile, Tofaş’ın bir yıl içinde alacağı personel sayısı orta boyutlu bir işletmenin tamamı kadar olacaktır.

İK ekibimiz 160 kişi
Tofaş gibi büyük bir yapının İnsan Kaynakları operasyonlarını yürütmek için de büyük bir ekip gerekiyor elbette. Birçok hizmeti başka firmalardan temin etmemize rağmen Tofaş İK ekibi toplam 160 kişiden oluşuyor. Bu ekibin birçok şirketin İK biriminde olduğu gibi çok geniş bir görev yelpazesi var. İşe alım, tüm İnsan Kaynakları sistemlerinin geliştirilmesi ve yönetimi, bireysel gelişim faaliyetleri, organizasyon ve süreç çalışmaları, endüstriyel ilişkiler, iş sağlığı ve güvenliği, sosyal faaliyetler, genel hizmetler, bodro, puantaj, özlük işlemleri, güvenlik ve itfaiye bu geniş yelpazeden sayabileceğimiz bazı sorumluluklarımız. Tofaş 40 yıllık tarihinde her zaman kurumsal İnsan Kaynakları uygulamalarını içinde barındırmış olan bir şirket. Ancak özellikle son 5-6 yılda Tofaş insan yönetimi üzerine büyük yatırım yaptı. Bunun bir göstergesi olarak da geçtiğimiz yıl dünyadaki tek İnsan Kaynakları standartı olan Investor in People – İnsan Yatırım sertifikasını almaya hak kazandık.
Sloganımız “Her Yönetici İnsan Kaynakları Yöneticisidir”
Tofaş’ta İK yönetimi konusunda son yıllarda yaşanan gelişimi, 5 yıl önce, tüm şirkete “Yeni İnsan Kaynakları Yönetimi Yaklaşımı”nın lansmanıyla duyurduk. Bu değişimin 3 ana ayağı var; İlki “Her Yönetici İnsan Kaynakları Yöneticisidir” sloganıyla başlattığımız ve 5 yıldır tüm yöneticilerimizin dahil olduğu Yönetici Geliştirme Programı. Diğeri İnsan Kaynakları Birimi’nin yeni bir yapıya, yeni bir yaklaşıma sahip olması, ekibin güçlendirilmesi ve sorumluluk alanlarının stratejik İK yönetimi yaklaşımıyla genişletilmesi. Sonuncusu da Tofaş Entegre İnsan Kaynakları Sistemleri. Tofaş politika yayılımı, performans yönetimi, yetkinlik değerlendirme, gelişim planlama, kariyer yönetimi, ücretlendirme, tanıma-takdir ve yetkinlik bazlı işe alım süreçlerini entegre çalışan İK sistemleriyle yönetiyor.
Motivasyon insan yönetimine yapılan yatırımla artıyor
İnsan yönetimine yapılan yatırımın tümüyle çalışanların motivasyonunu ve şirkete bağlılığını artırıyorsunuz. Bu yolculuk insan odaklı bir yönetim yaklaşımına sahip olmakla, insana değer vermekle başlıyor. Tofaş şirket vizyonunda çalışanına verdiği değeri tanımlamış olan bir şirket. Öncelikle çalışanın gelişimine yatırım yapıyoruz. Gelişimlerini şirket ihtiyaçları ve onların kariyer hedefleri doğrultusunda şekillendiriyoruz. Çalışanın motivasyonu ve bağlılığı için çalışanın şirket kararlarına katılımı da çok kritik. Tofaş bu konuda 90’lı yıllardan beri yol kateden bir şirket ve yapılan dış değerlendirmelerde de katılım konusunda iyi bir noktada olduğumuzu görüyoruz. Aynı zamanda çalışanlar, yaptıklarının şirket tarafından görülmesini istiyor. Bu noktada da performans yönetim sürecimiz ve tanıma-takdir uygulamalarımız devreye giriyor. Tabii ki eğlenmek ve yoğun iş temposunun stresini atmak da çalışan motivasyonu için gerekli bir şey. Burada da Tofaş’ın zengin sosyal imkanlarıyla çalışanlarımızın hem birbirleriyle daha sıcak ilişkiler kurmalarını, hem de iş stresini atmalarını sağlıyoruz. Çalıştığınız ekibin birlikte olmaktan keyif aldığınız insanlardan oluşması iş motivasyonunu çok olumlu etkiliyor.
Çalışanlarımıza verdiğimiz değer onlar tarafından hemen fark ediliyor
Yaptığınız her şeyde insana değer verdiğinizi hissettirmeniz gerekiyor. Bu alanda da katettiğimiz yolu şirkete yeni başlamış kişilerden aldığımız geribildirimlerden görüyoruz. Yıl sonunda o yıl şirketimizde işbaşı yapan çalışanlarımıza uyguladığımız ankette “Tofaş’ta beklediğinizden daha ötede bulduğunuz şeyler nelerdir?” diye sorduğumuz soruya gelen birçok cevapta “İnsana verilen değer” deniyor.
Tofaş’ta işe alım süreci…
Tofaş’ta 3 yıldır tüm beyaz yakalı çalışanları yetkinlik bazlı işe alım sürecinden geçirerek aramıza katıyoruz. İlanlarımıza başvuran kişilerin özgeçmişleri işe alım uzmanlarımız ve ilgili birim yöneticileri tarafından inceleniyor ve uygun görülen kişiler görüşmeye davet ediliyor. Adaylar görüşmeye gelmeden önce gönderdiğimiz kişilik envanterini dolduruyorlar. Bu envanter yetkinlik bazlı mülakatta destek aldığımız araçlardan birisi. Adaylara birimler tarafından teknik mülakat, işe alım uzmanlarımız tarafından da yetkinlik bazlı mülakat yapılıyor. İngilizce testi ve aday İtalyanca biliyorsa, İtalyanca testi işe alım sürecimizin diğer adımları. Bu araçlar dışında, pozisyonun özelliklerine göre, analiz sunum ve grup egzersizi de kullandığımız bazı yöntemler arasında. Tüm aşamalardan başarıyla geçen adaylarla ilgili son kararı vermeden önce 360 derece referans kontrollerini de gerçekleştiriyoruz. Adayların Tofaş’ın ihtiyaç duyduğu davranışsal yetkinliklere sahip olup olmadığını inceliyoruz. Bu yetkinlikleri vizyonumuzda tanımlamış durumdayız; değişime hızla uyum sağlayan, inovatif, çok yönlü, katılımcı, global bakış açısına sahip, kendisini ve çevresini sürekli geliştiren bireyler.
Hedef yayılım çalıştayları gerçekleştiriyoruz
Tofaş’ta şirketin stratejik planının oluşturulmasından, çalışanların bireysel hedef kartlarının hazırlanmasına kadar uzanan bir planlama ve izleme süreci var. Öncelikle şirketin stratejik planından yola çıkarak bir sonraki yıla ait şirket planı hazırlanır. Her birim kendi alanında yapacağı faaliyetleri, alacağı hedefleri belirler. Birim hedefleri belirlendikten sonra sıra bunları çalışanların bireysel hedeflerine dönüştürmeye gelir. Bunun için şirket genelinde ve birimler içerisinde hedef yayılım çalıştayları gerçekleştiririz. Son olarak da çalışan, yöneticiyle birebir toplantı yaparak hedefler konusunda el sıkışır. Çalışan yıl boyunca yöneticisiyle hedeflerinin gidişatını gözden geçirerek en iyi performansa ulaşmak için çaba sarfeder. Yılsonuna geldiğimizde de hedef gerçekleşmeleri değerlendirilerek çalışanın performans değerlendirmesi yapılır.
Alternatif gelişim araçlarımız bulunuyor
Sene başında çalışan, yöneticisiyle birlikte, şirket, birim ve bireysel hedeflerini ve bu hedefleri gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu yetkinlikleri değerlendirerek o yıl için bir gelişim planı oluşturuyor. Gelişim planlarında sınıf eğitimleri, outdoor eğitimleri, konferanslar, okuma materyalleri, e-eğitimler, proje çalışmaları, oryantasyonlar gibi geniş bir gelişim faaliyeti kataloğundan seçilmiş aktiviteler yer alıyor. Çalışanların her türlü teknik ve davranışsal gelişimini sağlayacak alternatif gelişim araçlarımız bulunuyor. Hem gelişim planlarımızın hazırlandığı, hem de e-eğitim, okuma materyali gibi bazı gelişim araçlarının yer aldığı bir gelişim portalımız mevcut. Çalışanlarımız bu portala hem şirketten, hem de evlerinden ulaşabiliyor. Böylece gelişimleri için şirketin sağladığı elektronik imkanlara, arzu ederlerse, boş vakitlerinde de ulaşabiliyorlar. Ayrıca şirketimizde tüm çalışanların kullanımına açık bir kütüphane de var. Bu kütüphaneden birçok süreli ve süresiz yayına ulaşabiliyorlar. Gelişim faaliyetlerin etkinliğini yönetmek de bu sürecin diğer önemli adımı. Bunun için eğitim sonrası ilk tepki anketlerinden, eğitim öncesi-sonrası bilgi testlere, eğitim öncesi-sonrası yönetici ve /veya danışmanlarla yapılan takip toplantılarına ve eğitimin geri dönüşünün (ROTI) hesaplanmasına kadar birçok yöntem kullanıyoruz.
Tanıma ve takdir sistemimizle çalışanlarımızı ödüllendiriyoruz
Tanıma-takdir uygulamalarımızdan bir tanesi “En Başarılı Koçlular” – “En Başarılı Tofaşlılar”. Her yıl 3 tema belirleniyor ve bu temalarda en başarılı çalışmalar önce Tofaş içinde seçiliyor. Seçilen “En Başarılı Tofaşlılar” Koç Holding’e gönderilerek diğer Koç şirketlerinden gelen adaylarla birlikte değerlendirilip “En Başarılı Koçlular” seçiliyor. En Başarılı Koçlular, Koç Ailesinin de bulunduğu Koç Holding Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nda ödüllendiriliyor. En yaygın olan tanıma-takdir uygulamamız ise birim tanıma-takdir komiteleri tarafından yapılan ödüllendirmeler. Her birimin bir komitesi var ve bu komite belirli aralıklarla toplanarak ödüle uygun çalışmaları belirliyor. Seçilen kişilere birimin bir arada olduğu ilk ortamda ödülü veriliyor. Bir diğer tanıma-takdir uygulamamız ise sürekli iyileştirme ödülleri. Kaizen, kalite çemberi, 5S gibi kalite araçlarına katılmış ya da Tofaş Öneri Sistemi ile öneri vermiş olan çalışanlar da çeşitli şekillerde ödüllendiriliyor. Bu süreçlerden en çok puan toplayan kişiler de ödüllendiriliyor, ayrıca, ayın/yılın kaizeni, önerisi gibi ödüller de veriliyor. Şirketimizde 10-20-25 ve 30 yıldır çalışan çalışanlarımıza da bir ödülümüz oluyor.
Çalışanlarımıza sunduğumuz ayrıcalıklar…
Birçok şirkette olduğu gibi şirketimizde de çeşitli yan haklar bulunuyor. Sağlık sigortası ve Koç Emeklilik uygulaması her çalışanımıza sağladığımız yan haklar. Üst kademelerdeki çalışanlarımıza ise şirket aracı, cep telefonu, tüm ailenin sağlık harcamalarının karşılanması gibi yan haklar sunuyoruz. Tofaş’ta zengin sosyal imkanlar da bulunuyor. Fabrikamızda restaurant, tenis kortları, basket sahaları, kondisyon salonu gibi imkanların yer aldığı sosyal tesislerimiz var. İstanbul’daki ofisimizde de bir kondisyon salonu bulunuyor. Planlarımız arasında fabrikamızdaki sosyal tesislerimizi yenileyerek kapalı yüzme havuzu gibi imkanların da yer alacağı komple yeni bir tesis yapmak var. Tofaş çalışanlarına hobileri ve sosyal hayatla ilgili de çeşitli imkanlar sunuluyor. Şirketimizde tiyatro kulübünden fotoğraf kursuna, resim atölyesinden gitar kursuna kadar birçok sanat etkinliği ile tenis, basketbol, scuba gibi spor alanlarında da kurslar ve turnuvalar organize ediliyor. Haftasonları veya tatil dönemlerinde de birçok yurtiçi ya da yurtdışı tur organize ederek çalışanlarımızın sosyal ortamlarda da keyifle bir araya gelmelerini sağlıyoruz.
İnsana yatırım yolculuğumuz devam edecek
Tofaş özellikle son yıllarda yaptığı atakla insan yönetimi konusunda çok yol aldı. İnsana yatırım yolculuğumuz devam edecek. Bunun için, yöneticilerimizin yönetim becelerilerini geliştirmeye, İK uygulamalarımızı şirketin değişen ihtiyaçlarına göre iyileştirmeye, insan odaklı yönetim yaklaşımımızla insanımızı geliştirmeye devam edeceğiz. Investors In People 3 yılda bir denetime gelerek sizin hala standartlara uygun olup olmadığınıza bakıyor. Bizim hedefimiz, 2010 yılında olan bir sonraki denetimde sadece hala IIP standartlarına uygun olduğumuzu göstermek değil, bunun bir seviye üstü olan Profil 2. seviyenin standartlarına uygun hale gelerek o sertifikayı da almak.

23 Mart 2009 Pazartesi


ERASMUS(Yüksek Öğretim) Programı
Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları'ndan SOCRATES bünyesinde yer alan Erasmus programı hakkında temel bilgileri aşağıda bulabilirsiniz. Amaçlar Erasmus programının amacı Avrupa’da yüksek öğretimin kalitesini arttırmak ve Avrupa boyutunu güçlendirmektir. Erasmus programı belirtilen amaçları üniversiteler arasında ülkelerarası işbirliğini teşvik ederek, öğrencilerin ve eğitimcilerin Avrupa’da karşılıklı değişimini sağlayarak ve Avrupa Birliği ülkelerindeki çalışmaların ve alınan derecelerin akademik olarak tanınması ve şeffaflığın gelişmesine katkıda bulunarak gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Program Nasıl İşler? 2003/2004 Akademik yılından itibaren Üniversiteler Erasmus University Charter (EUC) için Avrupa Komisyonuna müracat ederler. EUC, üniversitelere Erasmus programı tarafından desteklenen etkinliklere katılım hakkını verir. Kimler Yararlanır? Erasmus programı yalnızca üniversiteleri değil, (neredeyse Avrupa’daki tüm üniversiteler programa katılmaktadır) aynı zamanda tanınan bütün yüksek öğretim kurumlarını ve üniversite sonrası eğitimi hedefler. Faaliyetler Erasmus programı aşağıdaki faaliyetleri desteklemektedir: Öğrenciler ve Öğretim Elemanları İçin Yurtdışı Bireysel Eğitim Destekleri Karşılıklı Öğrenci Değişimi (Student Mobility - SM) Erasmus programı kapsamında öğrencilere yüksek öğretimin ilk yılındaki öğrenciler hariç, doktora dahil olmak üzere öğrencilere, üniversiteler arasında varılan anlaşmalar ve düzenlemeler çerçevesinde, diğer katılımcı ülkedeki bir üniversitede veya yüksek öğrenim kurumunda 3-12 ay arasında eğitim desteği sağlamaktadır. Avrupa Kredi Transfer Sistemi, (ECTS) sayesinde misafir olunan ülkede geçirilen zaman ve harcanan emeğin öğrencinin kendi üniversitesi tarafından tamamen tanınması sağlanmaktadır. Karşılıklı Akademisyen Değişimi (Teaching Staff Mobility - TS) Erasmus programı diğer bir Avrupa ülkesinde işbirliği yapılan üniversitenin resmi müfredatının içinde yer alan genellikle kısa süreli dersleri misafir öğretim görevlisi olarak verecek öğretim elemanına destek sağlamaktadır. Verilen destek misafir olunan ülkede ders verme sonucu ortaya çıkan ek masraflara katkı olarak düşünülmektedir. Karşılıklı Değişimin Organizasyonu (Organisation of Mobility - OM) Erasmus programı kapsamında değişim programında en uygun şartların oluşturulması için yüksek öğretim kurumlarına destek sağlanmaktadır. Sözkonusu şartların ve imkanların oluşturulması ile sonuçlara ulaşmaya çalışılmaktadır: a) Öğrencilerin diğer katılımcı ülkelerde, işbirliği yapılan kurumlarda misafir olarak kaldıkları süreleri ve yaptıkları çalışmaların karşılıklı tanınması; b) öğretim elemanlarının akademik programlara tam olarak bütünleştirilmiş kısa süreli dersleri (veya görevleri) misafir öğretim üyesi sıfatıyla sorunsuz verebilmesi; c) Avrupa Kredi Transfer Sistemi (ECTS) ve Diploma Eki (DS) uygulamalarının gerçekleştirilebilmesi Avrupa Kredi Transfer Sistemi (European Credit Transfer System - ECTS) Erasmus programı, akademik kredi tahsisi ve transferi için geliştirilmiş bir sistem olan ECTS’in tanıtılması, uygulanması ve/veya yaygınlaştırılması ile ilgili etkinlikleri de desteklemektedir. ECTS destek mekanizmaları şunlardır: daha önceden ECTS için Erasmus desteği almamış kurumlara ECTS’e başlama desteği, bütün lisans ve yüksek lisans programlarında ECTS’i uygun şekilde hayata geçiren kurumlara verilen ECTS etkiketi, ECTS etiketi olan ve ECTS kredilerini biriktirmek için gerekli mekanizmalarını kurmak isteyen kurumlara sağlanabilecek ECTS Kredi Biriktirme desteği, ihtiyaç halinde başvurulabilecek ECTS/DS Danışmanları ve ziyaretleri. Yoğun Programlar (Intensive Programmes - IP) Avrupa boyutu içermek kaydı ile kısa süreli (10 günden 3 aya kadar) kurslar düzenleyen üniversitelere maddi destek verilebilmektedir. Mali destek, birbirini takip eden bir, iki veya üç yıla kadar verilebilmekte ancak, her yıl katılımcı grubunun farklı ve/veya konunun (alanın) farklı olması şartına bağlı olmaktadır. Müfredat Geliştirme Projeleri (Curriculum Development Projects - CD) Bu projelerde farklı ülkelerden en az üç kurum bir araya gelerek bir akademik program, bir modül, veya bir yüksek lisans programı geliştirmek üzere kaynaklarını bir havuzda biriktirirler. Bu projeler tüm akademik alanlarda yapılabilir ve bunlar için mali destek en fazla üç yıldır. Nasıl Müracaat Edilir? Üniversiteler, Erasmus Üniversite Beyannamesi (Erasmus University Charter, EUC), Müfredat Geliştirme (Curriculum Development, CD), Yoğun Programlar (Intensive Programme, IP), Akademik Uzmanlık Ağları (Thematic Network, TNP) projeleri ve ECTS Etiketi için TAO’ya (Teknik Yardım Bürosu, Technical Assistance Office) (Socrates, Leonrado & Youth Teknik Yardımcı Bürosu web adresi: http://www.socleoyouth.be) ayrı ayrı müracaat formları göndermek zorundadırlar. Erasmus Üniversite Belgesi (EUC) alan üniversitler OM, SM, TM ve ECTS ödenekleri için kendi Ulusal Ajanslarına müracaat etmelile
SAKIP SABANCI
6.7.2003Sabancı Holding yönetim kurulu başkanı Sakıp Sabancı, biz Boğaziçililere kendi deneyimlerini, iş dünyasında bir aile şirketi olarak başarılı olmanın yollarını, sanat verdiği önemi, personel seçiminde kişisel olarak baktığı özellikleri ve gençlerden beklentilerini anlattı.
Kariyerinizi ve hayatınızı kısaca anlatır mısınız? Okul hayatınızda belirlediğiniz hedefler var mıydı? Bunlara ulaşabildiniz mi?
7 Nisan 1933 yılında Kayseri’nin Akçakaya köyünde Hacı Ömer ve Sadıka Sabancı çiftinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldim. Rahmetli babam çalışmayı çok severdi, ben ve kardeşlerime de çalışma sevgisi babamızdan geçti. Sabahın dördünde, gün ağarırken bizi kaldırır, pamuk almaya götürürdü. Babama arkadaşları “bu yaşta bebeler pamuktan ne anlar” diye takıldıklarında Rahmetli babam “alışsınlar” derdi. Allah’a şükür, bu çalışkanlık sayesinde bugün, pamuk hamallığından nerelere geldik. Ortaokulda okurken bir yandan da, Akbank’da stajyer memur olarak çalışmaya başladım. Daha sonra hastalandım ve okulu bırakmak zorunda kaldım. Okuldan ayrılınca Un Fabrikasında veznedar oldum, derken muhasebeye geçtim ve 1955 yılında ticaret müdürü oldum. Her çalıştığım mevkide daha çok tecrübe edindim, kulağım doldu. 1957 yılında Bossa tekstil bölümünde umum müdür muavinliğinden, 1960’da umum müdürlüğüne atandım. 1966 yılında babamın vefatından sonra Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildim ve halen bu görevi, iş hayatına atıldığım ilk günlerdeki gibi büyük bir şevkle sürdürmekteyim. Bugün geriye dönüp baktığımda, yaptıklarımın bilançosunu çıkardığımda, Allah’a şükürler ediyorum. Bugünlere birlik, dirlik içinde, kardeşlerimle elele vererek ve çok çalışarak geldik. Anamdan ve babamdan öğrendiklerimizi hiçbir zaman unutmadık. Daha küçük yaşlarda bile her zaman başarıyı hedefledim. Benim için başarı işimdir. İster ekonomik, ister sosyal, isterse kültürel alanda olsun, işimi severek yaptım ve çok çalıştım.
Aile şirketi olmak başarıyı nasıl etkiliyor? Sabancı ailesinde özellikle sizin ön plana çıkmanızın nedenleri nelerdir?
Sabancı Ailesi, bugüne kadar başarılı olabildi ve gelişebildiyse, bunun sırrı, babamız Hacı Ömer’in ölümünden sonra Sabancı kardeşlerin birbirlerine kenetlenmeleri, el ele vererek faaliyetlerini sürdürmeleridir. Ama insanın belli bir ömür süresi vardır. İnsan, doğar, yaşlanır ve ölür. Kurduğumuz sanayi tesislerinin, şirketlerimizin daha da gelişmesini, dünya ölçüsünde kuruluşlar haline gelmesini istiyorsak, bunları müesseseleştirmek, kurumlaştırmak zorundayız. Bu devamlılığın temel şartıdır. Bu nedenle, Sabancı kuruluşlarını, bizlerden sonra, daha da geliştirecek, yönetecek kadroları, profesyonelleri işbaşına getiriyoruz. Yönetim kurulumuz, Sabancı Ailesi üyeleri ve profesyonel yöneticilerden oluşmakta, her kademede konusunda uzmanlaşmış yöneticiler görev almaktadır. Dolayısıyla, icraatlarımıza karar verirken, strateji geliştirirken, her kademede yetkili yöneticilere sorumluluklar verilmektedir. Bu anlamda, Sabancı Holding kurumsallaşmasını tamamlamış bir müessesedir.
Türkiye’de gelecek gördüğünüz, yatırım yapılması gereken sektörler nelerdir?1921’de Rahmetli babam Hacı Ömer tarafından tohumları atılan Sabancı Topluluğu, günümüzde 60’ın üzerinde şirketi, 30 bin çalışanı, 11.6 milyar doları aşan cirosu ve çoğunluğu yüzde 50/50, 16 yabancı ortaklığı ile bir dünya şirketidir. Sabancı Topluluğu olarak halen dokuz ana sektörde, bankacılık ve sigortacılıktan, lastik ve takviye malzemelerine, kimya ve otomotivden, tekstil, çimento, gıda ve perakendecilik ile dış ilişkiler gibi geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyoruz. Çağın icaplarına göre, belirlediğimiz strateji kapsamında bazı şirketlerimizi birleştiriyor, bazı sektörlerden çıkıyor, enerji, telekomünikasyon, perakendecilik gibi sektörlerde faaliyetlerimizi geliştirmeyi planlıyoruz.
Şirketlerinize işe alımda ne gibi kriterleri göz önüne alıyorsunuz? Nitelikli insan gücü kriterleriniz nelerdir?
21. yüzyılın genç insanı, iyi eğitim almış, lisan bilen, çok okuyan, çalışkan, dinamik, rekabetçi, sağlıklı, ileri görüşlü, mantıklı, insan ilişkileri kuvvetli, yetenekli ve güvenilir olmalıdır. Dünyadaki değişimlere uyum sağlayabilen, gözlem yapan, bilgisayar teknolojisindeki gelişmeleri takip eden, hedefini belirleyen ve hedefine ulaşmak için gerekli olanları yapan ve yaptığı işe sahip çıkan insandır. İnsan Kaynakları departmanımızın, bu vasıflara sahip gençlere yönelik, gerek işe alım, gerekse, çalışanlarımızın gelişimi konusunda başarılı çalışmaları var. Yaptığımız işlerde, her zaman, yani, fabrikalara hammadde alırken de, elemanları işe alırken de, herkese eşit şartlar tanınıyor ve işi kim hak ederse onunla çalışılıyor.
Sabancı Üniversitesinin kuruluş amacı nedir? Üniversitenin kurulmasıyla Sabancı Holding bünyesinde çalışanların profili nasıl değişecek?
Boğaziçililer zamanla sizin gözünüzden düşecek mi?
Sabancı Üniversitesi, Sabancı Topluluğu ve aile vakfımız Vaksa tarafından yaklaşık 200 Milyon dolarlık bir yatırımla kuruldu ve 1999 yılında öğretime başladı. Kuruluşundan beri, hiçbir koşulda Sabancı Üniversitesi’nden mezun olmak, iş garantisi sağlayacak diye bir şart yok. Bu konuda Sabancı Üniversitesi de hassastır. Pek tabii ki, diğer üniversitelerin ve bu sene ilk mezunlarını veren Sabancı Üniversitesi’nin mezunları ile iş görüşmeleri yapılacak, ancak bunlardan işimize ve aradığımız profile uygun, geliştirmeye ve yatırım yapmaya uygun insanlar olduğu takdirde teklif yapılacak. Hangi üniversiteden mezun olduğu tercih sebebi değildir.
Kriz ortamında iş ve kariyer kaygısı içinde olan Boğaziçililere tavsiyeleriniz ve onlardan beklentileriniz nelerdir?
Dünya devamlı bir değişim içinde. Yaşadığımız ülkede, yaşadığımız şehirde, etrafımızda her gün herşey değişiyor. Değişim demek, “fırsat” demektir. Değişim demek, “yeni iş imkanları” demektir. Gençlerimiz, değişen bir toplumda, gelişen bir ekonomide, değişimi görebilmeli ve yeniliklerde öncülük edebilmelidir. Fırsatlar hiçbir zaman bitmez, gözlerini açan yenilerini görür. Şimdi artık başarının ölçüsü, dünya ölçüsüdür. Kabul edilmesi gereken, başarıya kademe kademe, adım adım ulaşılacağıdır. Ne yapıyorsanız yapın, başarı için yaptığınız işte “1 numara” olmayı hedeflemek ve bunun için “ben bilirim” demeden öğrenmeye açık olmak, ekip çalışmasına önem vermek gerekir. Türk genci sadece kendisi için değil, ülkesi için de başarılı olmaya mecburdur. Unutmayalım ki, başarı şimdi aslanın ağzında da olsa oradan çekip çıkartmak zorundayız. Bunun için öğrencilere mezun olmadan önce çeşitli kuruluşlarda staj yaparak deneyimlerini artırmalarını, en az 1 yabancı dili çok iyi öğrenmek için çaba göstermelerini öneriyorum.
Euromoney dergisinde yayınlanan bir röportajınızda “Profesyonelleşmeye ve kurumsallaşmaya büyük önem veriyoruz.” dediğinizi biliyoruz. Yabancılarla ortak olmuş, birçok kuruluşu marka haline dönüşmüş bir yapıda bazen kontrolün elinizden çıktığını hissediyor musunuz? Örneğin Akbank’ta çalışan bir veznedar da yabancı ortaklı DanoneSa’da çalışan bir müdür de Sabancı Holding’i temsil ediyor. Tüm çalışanların aynı misyonda çalışmaları nasıl sağlanıyor?
Biz global bir şirketiz. Bu nedenle ister Türk, ister yabancı olsun çalışanlarımız arasında fark yok, amaçlarımız aynı, hedefimiz kalite. Ortaklarımızla uyum içindeyiz. Bilindiği gibi yabancı ortaklarımızla isim birliği de yapıyoruz. Bunun anlamı var. Her iki ortağın da prestiji söz konusudur, bunu korumak, geliştirmek için de her konuda uyum şarttır. Vizyon ve misyon birliğimiz var.İş dünyasında gençlere örnek olacak unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşabilir misiniz?Anılar pek çok, ancak birini seçmek zor. Ben bu vesileyle gençlere bazı öğütlerimi söylemek istiyorum. Sağlıklı olun, manevi güce inanın, birlik konusuna önem verin, bilgili olun, lisan öğrenin, hedefinizi belirleyin ve o hedefe ulaşmak için gerekeni yapın, işinize sahip çıkın, hangi işi yapacaksanız, o işi “en iyi bilenler ile” işbirliği yapın, beraber çalıştıklarınıza güven verin, kurumlaşın ve tasarruf edin.
Birçok uluslararası ortamda Türkiye’yi temsil ediyorsunuz, örneğin Altın Harfler Sergisi. Sanatla ilgili başka girişimleriniz de var. Hatta Atlı Köşk’ü müzeye dönüştürmekten bile kaçınmadınız. New York Times gazetesindeki bir yazıda, “Sabancı'nın yeni misyonunun değerli sanat eserlerinin Türkiye'yi terk etmesini önlemek” olduğunun altı çizilmiş. Bize bu konudaki projelerinizden bahseder misiniz?
Bilindiği gibi, Sabancı Koleksiyonu’ndan seçilen resim ve hat eserleri 1998-2000 yılları arasında “Altın Harfler” adı altında dünyanın en önemli müzelerinde sergilendi. Koleksiyon ilk olarak New York’da Metropolitan Müzesi’nde görkemli bir açılıştan sonra 3 ay boyunca sergilendi. Sonra Los Angeles Sanat Müzesi, Harvard Üniversitesi Müzesi, derken sanat köprüsü Paris Louvre Müzesi, Berlin Guggenheim ve son olarak da Frankfurt Sanat Müzesi’ne kadar uzandı ve sanatseverlerden yoğun ilgi gördü. Hatta öyle ki, Harvard Üniversitesi koleksiyon içeriğini bir sömestr ders yaptı. Burada anlamlı olan zengin kültür ve sanat mirasımızı yabancılarla paylaşarak Türkiyemizi dünyaya tanıtmak, adımızı altın harflerle yazdırmaktı. Bugün öyle yapıtlarımız vardı ki, Karahisari’nin, Kazasker’in ve diğer sayabileceğimiz değerli sanatçılarımızın yapıtları parmakları ısıttırmaktadır. Kültürümüze, sanatımıza sahip çıkmalıyız. Ben böyle bir amaca katkıda bulunmaktan büyük mutluluk duydum, gururlandım. Benim 20-30 yıl önce aklım fikrim makine almak, üretmek, ihracat yapmaktı. Ancak yabancı ortaklarımla yaptığım görüşmeler sırasında, onlar işten çok, koleksiyonlarından, müzelerinden bahsediyorlardı. Benim aklımda da böylece müze yapma fikri oluştu. İnsanlar bir gün fani olur, yapılan güzel işler bir çatı altında toplanmazsa, yok olur gider. Bu duygularla ben koleksiyonlar yaşasın ve gelişsin diye bütün koleksiyonlarımı ve “Atlı Köşk”ü müze olmak üzere, Sabancı Üniversitesi’ne tahsis ettim. Bilindiği gibi, Sabancı Üniversitesi kar gayesi olmayan bir müessesedir. Ayrıca bu üniversiteye koleksiyonların sürekli gelişmesi için bir de fon verdim. Geleceği planlanmış olan bu müzenin uzun yaşamasını temenni ediyorum. Herşeyi devletten bekleyemeyiz. Türkiyemiz için herkes kendi boyutunda hayırlı işler yapmalıdır. Dileğim, bu güzel örneklerin çoğalması, sanat ve kültüre toplum olarak sahip çıkılmasıdır.
Holding bünyesindeki şirketlerde SA ismini marka olarak kullanıyorsunuz. Sabancı Holding’in en eski şirketlerinden biri olan Akbank’ta SA markasının kullanılmamasının özel bir nedeni var mı?
Akbank ilk kurulduğunda babam beş arkadaşı ile birlikte %15’erlik paya sahipti, yani altı eşit ortak vardı. “Ak” adı iki nedenle seçilmiş, “Adana’daki Kayserililer” kelimelerinin ilk harfleri olduğu için ve altı ortağın da varlıklarının kaynağı pamuğu temsil eden kelime olduğu için. Öte yandan zaman içinde kurumların tanınması için, isimlerin, renklerin, “logo” dedikleri kısaltılmış işaretlerin önemli olduğunun farkına vardım. Bunun üzerine Sabancı Topluluğu için “SA” harflerini sembol haline getirecek çalışmalar yapıldı. Sabancı Topluluğu’na dahil kuruluşlar meydana getirirken yeni şirketlerin kısaltılmış isimlerinin “SA” ile bitmesine özen gösterdik. Akbank’ın iştirakleriyle kurulan sınai, mali ve ticari işletmelerin ticari ünvanlarını ise “AK” ile başlattık. Bugün yabancı ortaklıklarımız da dahil tüm kuruluşlarımızın isimlerinde “SA” veya “AK” logoları bulunmasına özen gösteriyoruz. Sabancı Topluluğu’nun bu kadar tanınmasında, bu uygulamalarımızın da önemli bir etkisi olduğuna inanıyorum.

SAYIN HOCAMIZ YRD.DOÇ.DR. HAFİZE MEDER ÇAKIR İLE RÖPORTAJ

Merhaba arkadaşlar.Değerli hocamız Hafize Meder Çakır ile birkaç sorudan oluşan kısa bir röportaj yaptık.Akademik kariyer yapmak isteyen arkadaşlarımıza faydalı olabileceğimizi umuyoruz...



GRUP:Lisans eğitiminizi nerde aldınız?Alanınızı öğrenebilir miyiz?

YRD.DOÇ. DR. HAFİZE MEDER ÇAKIR: Gazi Üniversitesi' nde işletme üzerine eğitim gördüm.



GRUP:Yüksek lisans ve doktora eğitiminizi hangi üniversitede gördünüz?

YRD.DOÇ.DR.HAFİZE MEDER ÇAKIR:Yüksek lisansımı Hacettepe Üniversitesi'nde,doktora eğitimimi ise Adnan Menderes Üniversitesi'nde gördüm.



GRUP:Eğer akademik kariyer yapmasaydınız hangi mesleği tercih ederdiniz?

YRD.DOÇ.DR.HAFİZE MEDER ÇAKIR:Bunu düşünmedim ama bankacı olurdum herhalde...



GRUP:Pamukkkale Üniversitesi'ni tercih etmiş olmanızın nedenini öğrenebilir miyiz acaba?

YRD.DOÇ.DR.HAFİZE MEDER ÇAKIR:Ben Denizliliyim.Memleketim olmasından dolayı Pamukkale Üniversitesi'nde çalışıyorum.



GRUP:Size göre mesleğinizin en zor yanı nedir?

YRD.DOÇ.DR.HAFİZE MEDER ÇAKIR:Zaman zaman akşam 5'te eve giden arkadaşlarıma imreniyorum.Çünkü saat 22.00 gibi geç saatlerde okuldan çıkmak zorundayız ve evde de sorumluluk devam ediyor.Bu nedenle çok yoruluyorum.



GRUP:Biz simdi kariyer zamani adlı grubumuzda bir tartışma başlatmıştık.İzninizle size de bununla ilgili bi soru sormak istiyoruz.Kariyerinizde para öncelik sırasına konulacak olursa nerede yer alıyor?

YRD.DOÇ.DR.HAFİZE MEDER ÇAKIR:Para o kadar önemli değil.Asıl önemli olan icra ettiğiniz mesleği sevmektir bence.İş güvencesi de bunun yanında yer alabilir.





Sayın hocamız Hafize Meder Çakır'a bize vaktini ayırmasından ve sorularımızı yanıtlamasından dolayı teşekkür ederiz.

22 Mart 2009 Pazar

Stajda Proje Geliştirecekler

Philip MorrisSA, öğrencilerin bilgilerini pratiğe dökememelerinden yola çıkarak bir staj uygulaması geliştirdi. Şirket çalışanı gibi görev alacak stajyerler minimum 2 ay sürecek staj programının sonunda yer aldıkları projeleri şirketin üst düzey yöneticilerine sunacaklar.

-->

Türkiye sigara pazarına 1984 yılında giren Philip Morris International dünyada 160’dan fazla ülkede faaliyet gösteren, yaklaşık 80 bin kişinin çalıştığı, uluslararası bir şirket. Bugün ise Türkiye’de iki şirket olarak faaliyet gösteriyor. Philsa ve Philip Morris SA. İki şirketteki toplam çalışan sayısı 1.600’e yakın.

Proje bazlı staj programı uygulayan şirketin amacı hem gençlere iş hayatını gösterme ve birebir sorumluluk alma imkanı sağlamak hem de Philip MorrisSA’ya değer katacak potansiyel çalışanlarla tanışma imkanı yakalamak. Belirlenen departmanlar için özel olarak içeriği hazırlanan 2 aylık staj programı boyunca ekibe katılan stajyerlere belirli bir proje sorumluluğu veriliyor. Şirket içinden atanan stajyer koçu sayesinde stajyerler kendilerine verilen proje üzerinde çalışmanın yanısıra departmandaki günlük iş süreçlerine de dahil oluyorlar. İki aylık sürecin sonunda projelerini üst yönetime sunan stajyerler potansiyel çalışan olarak görülüyor. 2009 yılında staj programından 25 kadar öğrencinin yararlanması planlanıyor. Satış ve dağıtım, pazarlama, bilişim teknolojileri, finans ve PhilSA fabrikası stajyer alınması planlanan bölümler. Haziran ayında başlayacak programlara katılan stajyerlere asgari ücret ödeniyor ve ferdi kaza sigortası yapılıyor. Ayrıca stajyerler diğer çalışanlar gibi yemek, servis, sosyal kulüpler gibi yan haklardan da faydalanabiliyor.

Projeyi stajyer seçiyor
Philip MorrisSA Yönetim ve Organizasyon Geliştirme ve İşe Alım Müdürü Ceyda Kamhi Özyel öğrencilerin üniversitede gerçekten iyi bir akademik altyapı aldıklarını fakat uygulamada sorun yaşadıklarını söylüyor. "Bizim birçok projemiz oluyor, stajyerleri de bu projelere yerleştirelim dedik."

Philip Morris SA İnsan Kaynakları Müdürü Doğa Özgül Çevrim ise gelişim prensiplerine baktıklarında 70-20-10 kuralı olduğunu söylüyor. "Yetişkinler, gelişimlerininin yüzde 70’ini iş başı aktivitelerden, yüzde 20’sini başkalarıyla olan ilişkilerinden, yüzde 10’unu da eğitimden alıyorlar. Yüzde 70’lik kısmı projelerden ya da bu tip çalışmalardan alabilirler. Bu nedenle böyle bir fırsat sunalım istedik." Stajyer de olsalar öncelikle 2 basamaklı görüşmeden geçiyorlar. Yer almak istedikleri fonksiyonun direktörüyle de görüşüyorlar. Öğrenciler de hangi projede çalışacaklarını mutlaka soruyor. Net bir cevap da alıyorlar. Projelerin bilgileri detayları öğrencilerle paylaşılıyor. Stajyer projeyi de seçebiliyor. Doğru projelere katkıda bulunabilecek, şirket prensiplerine de uyabilecek stajyerlere, kendilerini geliştirebilecekleri projeler sunuluyor.

İşin nasıl yapıldığı önemli
Doğa Özgül Çevrim işin ne kadar yapıldığı kadar nasıl yapıldığının da önemli olduğunu söylüyor. "Çok iyi sonuçlar getiriyor olabilirsiniz ama bunu yaparken takım çalışması içine girmezsiniz, astlarınızı yetiştirmezsiniz, nasıl tarafında zayıf kalırsanız o sonuçlar bizim için çok kıymetli değildir." Philip MorisSA’da pazarlama, satış, üretim, planlama, mühendislik, bilgi-işlem, satış planlanması, saha, insan kaynakları gibi birçok bölümde staj yapılabiliyor. Staj programları projelere bağlı olduğu için asgari 2 ay sürüyor. Öğrencinin okulu problem olmuyorsa dönemsel olarak kış stajı da yapabiliyorlar. Staja katılacak öğrencilerde aranan şeyler sosyallik, girişkenlik, kulüp üyelikleri, temel yetkinlikler, başarı odaklılığı, iletişim, analitik düşünce, öğrenme yeteneği.

Staj programı için son başvuru tarihi 10 Nisan. Trainee Programı için son tarih ise 1 Nisan. Başvurular kariyer.net üzerinden yapılabiliyor.
Yetenek havuzuna ekleniyorlar
Staj döneminde öğrencinin performansı değerlendiriliyor. Projelerin sunumunu yapıyorlar ve geri bildirim alıyorlar. Stajyerler ayrıca şirketin yetenek havuzunda tutuluyor. Staj sırasında, iş hayatında, ofiste dikkat edilmesi gereken şeyler hakkında ve kendi teknik konularında eğitim alıyorlar. Stajyerlerin gelişim ihtiyaçlarına göre kendi amirleriyle birlikte de bir eğitim programı oluşturabiliyor. 2’nci ayın sonunda staj sırasında bütün öğrendiklerini belli bir gruba anlatıyorlar. Böylece üst düzey yöneticilere sunum yapmış oluyorlar.

Yeni mezunlara Trainee Programı
Philip MorrisSA’da yeni mezunlar için Trainee Programı da uygulanıyor. Bu program satış ve pazarlama ya da finans alanında olabiliyor. 18 ay süren bu programda finansın ve satış ve pazarlamanın farklı bölümlerinde çalışabiliyorlar. 18 ay sonunda da sürekli bir pozisyona yerleşiyorlar. Bu programa katılan mezunların işe başladıkları andan itibaren hem yetkinlikleri hem de teknik bilgileriyle ilgili bir gelişim planları oluyor. Bu planla doğru orantılı olarak bir de kariyer planı hazırlanıyor.

İŞ GÖRÜŞMESİ :)


İŞ STRESİNİZİ NASIL AZALTABİLİRSİNİZ?

Sürekli baş ağrısı çekiyor, sık sık unutkanlık yaşıyor, kahve ve sigarayı çok tüketiyorsanız stresle karşı karşıyasınız demektir. Stres, eğer gerekli önlemler alınmazsa ve başa çıkma yolları bulunmazsa kişinin tükenmesine neden olan bir durum.
Başarılı bir iş yaşamı ve özel yaşam için stresle başa çıkma yollarını kendiniz geliştirebileceğiniz gibi bu konuda yazılmış kaynaklar ve verilen eğitimlerden de yararlanabilirsiniz.
İşte size iş yaşamınızda stresten kaçınmanız için uygulayabileceğiniz birkaç öneri:İşinizin akışı sırasında, olabildiğince çok meslektaşınız ve diğer çalışanlarla yapıcı, iyi, zevkli ve ödüllendirici ilişkiler kurun.
işlerinizi önem sırasına sokun ve zamanınızı en etkin şekilde kullanın.
Olabildiğince çok sorunu ele alabilmek için hedefler belirleyin ve bu hedeflere göre çalışın.
Patronunuzla, destekleyici ve özellikle etkin bir ilişki geliştirin. Patronunuzun sorunlarını anlayın, onun da sizinkileri anlamasına yardımcı olun.
Patronunuzla önemli iş konularında en son tamamlanma tarihinin gerçekçi olması için tartışın.
Geleceği inceleyin. Doğması olası olaylar hakkında, olabildiğince çok şey öğrenin ve bunları önceden görebilmek için ayırabileceğiniz kadar zaman ayırın. Bunlara tepki değil, uyum sağlayacak şekilde planlamanızı yapın ve yönetin.
Her gün, işinizden biraz kopmak ve gevşemek için zaman ayırın.
Vücudunuzu canlı ve uyanık tutmak için zaman zaman yürüyün.
Büronuzun bulunduğu alanda bir gürültü araştırması yapın ve gereksiz gürültüyü azaltmanın yollarını bulun.
Çevrenizde manzaranın ve zihninizdekilerin değişmesi için ofisten zaman zaman çıkın. Öğlen yemeğinizi ofisinizde yemeyin. Akşamları geç vakitlere kadar ofisinizde çalışmayın. Dikkatinizi verdiğiniz ufak tefek ve önemsiz şeylerin miktarını azaltın.
Çalışmalarınızın kesintiye uğramasını sınırlayın. Her gün kesintiye uğramadan çalışabileceğiniz belirli süreler programlamayı, diğer zamanları da kendi amaçlarınız için korumayı deneyin.
Etkin bir şekilde iş devrinin nasıl yapılacağını bildiğinizden emin olun. Tipik bir iş günü envanterini çıkarın ve gerçekten devredilmesi gereken kaç şeyi devredilebilir gördüğünüzü belirleyin.
Yapıcı bir “kaygı listesi” hazırlayın. Sizi ilgilendiren sorunları ve karşılarına da bunlarla ilgili neler yapılabileceğini yazın. Böylece hiçbiri bilincinizi daha fazla rahatsız etmeyecektir.
Karar verme sürecindeki 8 adım
Temel olarak iki karar şekli vardır. Bunlardan bir tanesi anlık kararlar, diğeri bir süreç sonucunda ortaya çıkan kararlar. Her iki çeşit karar da, sonucunda çeşitli fırsatlar ve deneyimler getirse de, belli bir süreç sonucunda karar vermenin çok daha kesin avantajlar getireceği açıktır. En açık avantajı, karar verme aşamasındaki stresin daha düşük olduğudur.
Akıllıca verilen kararlar, karar veren kişinin kendi bakış açısı ve değerleri ile yakından ilişkilidir. Çeşitli alternatiflere göre değerlendirilip "Bunu seçersem bana şunu sağlar, bunu kazandırır" şeklinde ölçülüp biçilen kararlardır.
Önemli bir karar vermeniz gereken durumlarda başvurabileceğiniz karar verme süreci nedir? Hangi aşamalardan olur? Eğer bu 8 temel adımı takip ederseniz, hem profesyonel hem kişisel yaşamınızda daha akıllıca kararlar aldığınızı göreceksiniz.
Özellikle hangi kararın alınması gerektiğini belirleyin. Bu gerçekten sizin kararınız mı yoksa bir başkasının mı? Gerçekten karar vermeniz gerekiyor mu? (Eğer en az iki seçeneğiniz yoksa karar vermeniz gerekmiyordur.) Ne zaman karar vermeniz gerekiyor, bu karar sizin için neden önemli? Bu kararla kim etkilenecek? Sizin için hangi değerleri taşıyor?
Düşünebildiğiniz tüm alternatifleri yazın. Hayal edebildiğiniz seçeneklerle ilgili bir beyin fırtınası yapın. Bu aşamada hiçbir kararı elemeden, hayal gücünüzü kullanın ve her şeyi yazın. Şu an yargılama zamanı değil. Olası seçeneklerle ilgili daha fazla bilgiyi nereden bulabileceğinizi düşünün. Eğer az sayıda alternatif sıralamışsanız, belki daha fazla bilgi edinmek isteyebilirsiniz. Ek bilgiler genelde daha çok seçeneğin ortaya çıkmasını sağlayabilir. Bilgi sağlayabileceğiniz kaynaklar; arkadaşlarınız, aileniz, dergiler, gazeteler, kitaplar vb olabilir.
Seçeneklerinizi kontrol edin. Topladığınız bilgiler ışığında ortaya çıkan seçeneklerle elinizdeki seçenekleri bir araya getirip gözden geçirin.
Bazı seçenekleri eleyin.
Şimdi tüm seçenekler elinizdeki listede, sıra sizin işinize yarayacak olanları değerlendirme zamanı. Öncelikle hangi seçeneğin size ne getireceğini yazın. İkinci olarak size en çok değer katacak olanları işaretleyin. Son olarak da sizin kişilik özelliklerinize uymayan seçenekleri listeden çıkartın.
Gerçek bir kontrol yapın. Gerçekleşme ihtimali en yüksek olan alternatifler neler? Muhtemelen gerçekleşmeyecek gibi gözükenleri eleyin.
Hangi seçenek size uyuyor? Geriye kalan alternatifleri gözden geçirin ve içinizi en rahat hissettirenin hangisi olduğunu düşünün.
Başlayın. Kararınız belli olduğunda, harekete geçme zamanı gelmiştir. Kararınızın doğru olup olmadığı konusunda endişelenmek ya da diğer ihtimallere takılmak sizin sadece aklınızı karıştırır. Siz şu an için en iyisini yapıyorsunuz. İleride bir gün eğer isterseniz fikrinizi değiştirme şansına sahip olduğunuzu unutmayın.

BELİRSİZLİK

Değişime dirençli olan bireyler gelecekte başarısız, mutsuz olur, bu tip yaklaşım sergileyen şirketler batar... Keep walking!...

Lafı fazla dolandırmaya gerek yok... Hoşumuza gitmese de gerçek böyle!...

Bu söylemi doğrulayan bireysel, kurumsal örnekler için hemen çevrenize ve hatta kendinize bakın, yeteri kadar açıklama bulacaksınız.

Özellikle teknolojik gelişmeler, nüfus artışı ve ekolojik değişimler; zorlu, belirsizliklerle dolu bir geleceğe ilerleme hızını, kaygı seviyesini arttırıyor. Yeni kriz dalgası olumsuz beklenti düzeyini iyice şişirdi, doğru. Ancak ben bu yazıyı son ‘kriz’ çalkantısından dolayı ya da ‘‘aşırı belirsizlik onun yüzünden oluştu’’ gerekçesiyle yazmıyorum. Çünkü krizler hep vardı, daima da olacak... Krizler, ondan doğan ve onu doğuran belirsizlikler, yaşamın, akışkanlığın doğal bir parçası, geliştiricisi. Başaranlar; her şeye rağmen hedefleri olan ve ona doğru durmaksızın yürümeye devam edenler... Şimdiden mazeretleri dizi dizi sıralamaya hazırlananlar için hatırlatma olarak irdeliyorum...

Gelecek, kriz olsa da gelecek olmasa da...

Ünlü bir reklamdaki; ‘keep walking’ söylemi hep hoşuma gitmiştir. Evet, yürümeye devam... Ezbere söylemlere, yakınmalara teslim olmadan, cesaretle ‘geleceği tasarlamaya’ devam... Eğer varsa bir kurtuluş, daha iyiye ulaşmak; bu ancak ilerlemekle mümkün olacak. Keep walking arkadaşlar... Duranı belirsizlik ya da yürüyenler yutar ona göre!...

Geleceği okumak, tahmin etmek son dönemlerde farklı yorumlanıyor. Meşhur çocuk şarkısını uyarlarsak; ‘‘orda, bir gelecek var uzakta, gitmesek de görmesek de o gelecek bizim geleceğimizdir...’’ gibi, edilgen, otomatik, kendi kendine gelen ya da orada duran ve tahmin edilmeye çalışılan bir gelecek söz konusu olmadığı acı tecrübelerle öğreniliyor! Geleceği bu şekilde yorumlayanlar için yukarıdaki ‘batış! cümlesi geçerli oluyor... Bireysel ve toplumsal gelecek artık resmen tasarlanıyor!... Tasarlanmak zorunda.... Başarı, başarısızlık; bunu kimlerin, niçin, nasıl yaptığı ile ayrışıyor. Bakınız haliniz, halimiz, halleri!...


Özetle; hangi yaş, cins, iş ve yaşam döneminde olursanız olun, bizzat özenle tasarladığınız geleceğiniz için başarı kriterleriniz:

1. Olumlu tutum
2. Esneklik
3. Uzgörüye, fütüristik bakış açısına sahip olmak
4. Birey ve toplum için sürdürülebilir, ekonomik fayda yaratan yenilikçilik
5. Stratejisyenlik
Gelecek trendlerini uzgörebilmek özellikle belirsizliğin arttığı dönemlerde her zamankinden fazla önem taşıyor. Değişimlere, dönüşümlere karşı olumlu tutumla esnek, yararlı yaklaşımlar ve yeni bakış açıları, çözümler geliştirerek, bunları bir stratejik plana dönüştürmek şart. Durmak yok! Keep walking....

21 Mart 2009 Cumartesi

ESNEK SAATLİ FARKLI MESLEKLER

Çizgi hakemliği, endüstriyel tırmanış, marka elçiliği gibi birbirinden ilginç alanlar son yıllarda Türkiye’de kendine bir çıkış noktası bulmayı başardı. Birçoğumuzun henüz adını bile duymadığı bu meslekler, yüksek ücretleri ve esnek çalışma saatleriyle, yarattığı istihdamı artırıyor.
Gelişen teknoloji ve yaşam tarzlarındaki değişim pek çok şeyi etkilediği gibi seçtiğimiz meslekleri de farklılaştırıyor. Çok değil, 5 yıl önce biri size mesleğinin köpek gezdiriciliği olduğunu ya da jonglörlük yaparak hayatını kazandığını söylese şaşırır, belki de gülüp geçerdiniz. Fakat özellikle Amerika ve Avrupa’da popüler olmuş ama birçoğumuzun henüz ismini bile yeni duyduğu çizgi hakemliği, endüstriyel tırmanış, marka elçiliği gibi birbirinden ilginç alanlar, son yıllarda Türkiye’de de kendine bir çıkış noktası bulmayı başardı.
Okudukları bölümlerden memnun olmayan üniversite mezunlarının ya da ek gelir sağlamak isteyen öğrencilerin tercih ettiği bu meslekleri -aldığımız görüşlerden de yola çıkarak- önümüzdeki yıllarda daha sık duyacağımızı söyleyebiliriz.
Meslek sahibi olmanın ve yüksek ücretlerle çalışmanın sadece iyi bir üniversitede avukatlık, doktorluk ya da mühendislik okumaktan geçmediğini gösteren bu meslekleri cazip kılan yönlerden biri de getirdiği gelir. Köpek gezdiricileri saatte en az 30 YTL kazanırken çizgi hakeminin haftalık ücreti en az 500 YTL. Esnek çalışma saatleri de, bu meslekleri tercih edilir kılan nedenlerden biri.
O,ASLINDA ENDÜSTRİ MÜHENDİSİ
Onurcan Birgin, köpek eğitmeni: “Endüstri mühendisliğinden mezun olup çalışmaya başladıktan sonra şimdi yaptığım işin daha zevkli ve maddi kazancının da aynı olduğunu gördüm. Ek iş olarak yapmaya başladım. Şimdi ise kendi mesleğimi yapmıyorum artık, köpek eğitimiyle ve gezdirmeyle ilgileniyorum. Hafta içi, günde 4 saat çalışıyorum ve ayda yaklaşık bin YTL kazanıyorum. Yanı sıra eğitimlerim var; bu da ayda yaklaşık bin 500 YTL getiriyor. Bu işe başlarken ailem, arkadaşlarım ‘mühendisliği bırakıp köpek mi gezdireceksin’ diye yaklaştı ama bir süre sonra gördüler ki, ben sevdiğim bir işi yapıyorum ve daha mutluyum.”
TURİZMDE ÇALIŞIYORDU
İzabel Veziroğlu, evinde köpek bakıyor ve gezdiriyor: “Turizm sektöründe çalışıyordum aslında ama işimi bırakmıştım. O dönem köpeğimi kaybettim; çok acı çektim ve bu arada böyle bir sektörün varlığından haberim oldu. Bir, iki ufak işle başladım. Şu anda tamamen bu işi yapıyorum; köpeklere evimde -pansiyon olarak- bakıyorum, onları gezdiriyorum. Köpek gezdirmenin saati 30 YTL. Bir günlük pansiyonun bedeli de aynı. Bu işi yaparak hem hayvan sevgisini tatmin ediyorsunuz hem de rutin 9 ila 6 saatleri arasında çalışma gibi bir zorunluluğunuz olmuyor. Hayvan sevgisi olanlar, bence bu mesleği yapabilir.”
12 KİLOYLA DOLAŞAN MARKA ELÇİSİ
Serkan Alkan, Pixman (marka elçisi): “Asıl işim animatörlük, son 6 aydır Pixman Türkiye şirketine bağlı olarak marka elçiliği yapıyorum. Sırtımızda özel tasarım multimedya çanta ve yine özel alaşımdan yapılmış LCD ekranlarla her türlü reklamı ve mesajı sokaklarda ve etkinliklerde tüketicilerle buluşturuyoruz. Şimdilik sadece erkekler marka elçiliği yapabiliyor, çünkü sırtımızda taşıdığımız çanta ve başımızın üzerindeki ekranın ağırlığı toplam 12 kilo civarında. Marka elçiliği yapacak kişilerin görünüşü, uzun boylu olması ve insanlarla iletişimi önem taşıyor. Günde 4 saat çalışıyoruz, ama bu çalışma saatini ara vererek gün içine bölüyoruz. Bu işten kazanabileceğiniz para günlük 50 ila 80 YTL arasında değişiyor.”
BİTKİLERİN DE DOKTORLARI VAR
Cem Botanik Periyodik Bakım Departmanı Yöneticisi Mehmet Zeki Boztepe, bitki doktoru: “Peyzaj düzenlemeleri, bahçe bakımları, bitki hastalık ve zararlıların teşhisi ve tedavisinde görev aldım. Şu an 35 kişilik kadrodan oluşan 8 bakım ekibinin kontrollerini yapıyorum. Özellikle bahar şenlikleri kapsamında büyük alışveriş merkezleri için peyzaj düzenlemeleri yapıyoruz ve fuar stand çalışmalarını yürütüyoruz. Ben daha önce pastacılık yapıyordum, doğaya olan tutkum ve çevreye verdiğim değer beni bu mesleğe yöneltti. Bu işte ücretler 2 bin 500 YTL’ ye kadar çıkıyor.”
ONLARIN İŞİ YÜKSEKLERDE
Endüstriyel iple tırmanış şirketi Yüksek İşler’in kurucusu Güneş Ergüden: “Hiçbir şekilde erişilemeyen noktalara erişim hizmeti veriyoruz. Yüksek noktalara erişerek montaj, asım, temizlik, boya gibi işler yapıyoruz. Kullandığımız teknik ve ekipmanların tümü Avrupa’da geçerli standartlara uygun. Ben Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunuyum. Yüksek İşler şirketi, özgür yaşam tarzlarımızı sevdiğimiz bir işi yaparak devam ettirme arzumuzdan doğdu. Ortağım Bora Gürbüz’le dağcılık tutkumuzu yetkin tırmanıcı arkadaşlarımızı da oluşumumuza katarak ticari bir şekle dönüştürdük.
Bu işi tırmanış ve mağaracılık disiplinlerinden gelenler yapabiliyor daha çok. Kimi iş yarım gün, kimisi de haftalarca sürebiliyor. Bu işten tırmanacak, hayatı sürdürebilecek ve seyahat edebilecek gibi imkânları sunacak bir ücret kazanıyoruz
http://www.highworks.org/
ÇİZGİDEN TOP MU ÇIKTI, O DEVREDE
Deniz Yusuf Özben, tenis çizgi hakemi: “Teniste 7 tane çizginin başında bir hakem vardır; topların içeride mi yoksa dışarıda mı olduğunu kuledeki hakeme el işareti yaparak belirtiyoruz. Asıl işim matematik öğretmenliği; tatillerde ve boş zamanlarımda çizgi hakemliği yapıyorum. Tenis turnuvalarında çalışıyorum. Turnuvalarda haftada 500 YTL para kazanıyorum, bu minimum kazanılan para aslında, turnuvanın büyüklüğüne göre fiyatlarda artıyor. Çizgi hakemliği çok popüler olabilecek bir meslek. Türkiye Tenis Federasyonu'nun açtığı çizgi kursları var. Çalışan kişilerin de kolaylıkla yapabileceği bir iş, çünkü turnuvalar en fazla bir hafta sürüyor. Bu işe çok da talep var. Türkiye’de yeni mesleklerin yaygınlaşması yeni iş alanları anlamına geliyor.”
PANDOMİME İLGİ ARTIYOR
Ümit Çırak, pandomim eğitmeni: “Son üç yıldır açılışlar ve ürün tanıtımları için pandomimci isteniyor, yani son yıllarda oldukça ilgi duyulan meslekler arasında yerini almaya başladı. Pandomim, çok uzun ve zorlu eğitim gerektiren bir alan. Elinizdeki tüm malzemeniz bedeniniz. Pandomimde 5 dakikalık bir oyunu hazırlaman 1 ayını alıyor. Bir açılışta, bir galada yaptığınız gösteriden aldığınız para ortalama 1000 ila 1500 YTL arasında değişiyor. Pandomim işinin içine girdiğinizde çok zevkli bir iş ve sosyalleşebileceğiniz bir meslek.”
http://www.bifilm.org/
5 DAKİKASI 400 YTL
Gökhan Nasif, jonglör ve eğitmen: Jonglörlükle üniversitede okurken 'Bilkent Jonglörler Topluluğu'yla tanıştım. İyi bir gösterinin süresi 5-10 dakika arasında değişir. Kazandığınız para ise ortalama 400 YTL. Fiyat, sunduğunuz gösterinin içeriğine göre değişkenlik gösterir. Joglörlük Türkiye’de henüz çok yeni bir alan. Bu işe daha çok üniversite öğrencileri ilgi duyuyor ve ilginin arttığını düşünüyorum.”
http://www.gokhannasif.com/
İŞLERİ ASANSÖRLE İNİP ÇIKMAK
City’s Nişantaşı Alışveriş Merkezi İK Müdürü Canan Avar: “Türkiye’de asansör görevlisi olan tek alışveriş merkezi City’s Nişantaşı. Şu an dört tane asansör görevlisi var, tam zamanlı çalışıyorlar. Görevleri müşterileri istedikleri katlara çıkarmak ve mağazalar konusunda onlara bilgi vermek. Asansör görevlilerimizi iletişimi güçlü insanlar arasından seçtik, daha sonra iletişim becerileri konusunda eğitimlere tabii tuttuk."
BU MESLEKLERİN ÇIKIŞ NOKTASI ŞİRKETLER...
‘İŞSİZLİĞE ÇÖZÜM OLACAK’

Cem Botanik Kalite ve Çevre Sorumlusu Elif Erez:
“Bahçe peyzaj düzenlemesi, bahçe alt yapı çalışması (sulama-aydınlatma-drenaj-deck vs.), periyodik bahçe bakımları, bitki hastanesi, bitki oteli, bitki kiralama, saksı, bitki ve bahçe ekipman satışları, biyolojik gölet uygulamaları gibi pek çok alanda hizmet veriyoruz. Ancak uygulama ve bakım ekiplerimiz bitkiyi seven, bu işi gönülden yapan ve şirket içi teknik eğitimlerle yetiştirilen kişilerden seçiliyor. Yeni mesleklerin var olması Türkiye’de işsizliğe çözüm olacak diye düşünüyorum. Bizim bahçıvanlık okulu açmak ve insanları buna teşvik etme gibi bir projemiz var.”
http://www.cembotanic.com.tr/
BAŞKA MESLEKLERİ DE VAR
StarDogs Positive Training Türkiye Direktörü R. Mehveş İpek: “2006'dan beri Atina'daki StarDogs Eğitimciler Akademisi'nden sertifika vererek profesyonel köpek eğitmeni yetiştiriyoruz. Katılımcılarımızın hepsi eğitim düzeyleri yüksek, yabancı dil bilen, bilgisayar kullanabilen, çoğu başka profesyonel meslekleri de olan kişiler. Günlük bakım dediğimiz köpek gezdirme veya arkadaşlarımızın köpekleri evlerinde misafir ettiği ev-pansiyon hizmeti de veriyoruz. Eğitim, pansiyon, gezdirme talepleri geldiği zaman, ekipteki arkadaşlardan zamanı, programı ve hizmetin istendiği mekâna yakınlığı göz önüne alınarak uygun olan kişiyi seçip yönlendiriyoruz.”
http://www.stardogs.web.tr/
FARKLI İMKÂNLAR SUNUYOR
Pixman Türkiye Genel Müdürü Engin Akıncı: "Kentli gezgin olarak bilinen Pixman, markaların hedef kitleleri ve müşterileriyle yüz yüze etkileşime girmesine olanak sağlayan, son derece etkili reklam mecrası. Gelişen ve değişen teknoloji insanlara farklı iş imkânları da sunmaya başladı. Bu tip mesleklerin, gençlere daha önce ülkemizde pek fazla rastlanmayan yarı zamanlı, proje bazlı veya periyodik olarak çalışabilecekleri farklı imkânlar sunması son derece güzel bir gelişme."

SATIŞ ELEMANI CV ÖRNEĞİ

Ahmet Öztürk
Abdi İpekçi Cad. Başak Sok. No:12/7 Büyükçekmece/İstanbul
Ev: (212) 999 99 99, İş: (212) 888 99 99, Cep: (512) 888 99 99
E-posta: ahmetozturk@ornek.com
Kişisel Bilgiler
Uyruğu: T.C.
Doğum Yeri: Ankara
Doğum Tarihi: 09.09. 1980
Askerlik Durumu: 24/2003 - 15/ 2005 arasında er olarak.
Medeni durumu: Bekar
İş Hedefi
Turizm şirketlerinde muhasebe departmanında görev almak.
Eğitim Durumu
2006 - 2001 Istanbul Üniversitesi, İktisak ve Ekonomi Bölümü
1999 - 2006 Atatürk Koleji
Staj.
09/ 2000- 09/2001 Muhasebe staji
Yabancı dil.
İngilizce: Çok iyi seviyedeBilgisayar bilgileri.
Windows NT, Microsoft Ofis 98; Excel, Word, PowerPoint, Access, Internet İlgi alanları.
Turizm, müzik, spor
Referanslar
Mehmet Doğan, A.Ş. Genel Müdürü. Tel: 0.216.999 00 08

CV ( ÖZGEÇMİŞ ) NASIL YAZILIR?

İş ararken Cv'ye ihityacınız var. Daha önce de dediğimiz gibi, çoğu şirketler kendi internet sitelerde is başvurusu yerleştiriyorlar. Ama iş başvurusunun dezavantaji; iş başvuru formu her zaman sitede standarttır. Bir kaç alan verilir ve siz o alanları doldurmak zorundasınız. Boş alan bırakamazsınız, ve ekstra bir şey hakkınızda eklemek istiyorsanız ekleyemiyorsunuz. Onun için güzel, etkileyici, göz çekici ve en iyi cv'yi kendiniz hazırlamalısınız.
Güzel bir cv sizin için başarı demektir, çünkü aynı bilgiler farklı şekillerde farklı görüebilir ve profesyonel bir cv her zaman daha avantajlı ve şanslı olur.
Cv ( özgeçmiş ) gönderirken siz onu tanımadığınız insanlara gönderiyorsunuz. İş veren ne düşünecek sizin hakkınızda? Neyin üzerinde hakkınızda iş görüşmesi sonuçu verecekler? Bunun cevabı aslında basit: sizin verdiğiniz bilgilerin üzerinde. Onun için Cv de verdiğiniz bilgiler çok önemli ve bu bilgiler ne kadar çok firmaya uyorsa o kadar çok yüksek şansınız var.
Eğer bir kaç firmaya Cv ( özgeçmişinizi) gönderiyorsanız her zaman şunu kontrol edin: almak istediğiniz pozisyıon ve ilanda firma tarafında gösteren pozisyon tamamen uymalıdır. Eğer cv göndereceğiniz kişi belli ise, mutlaka Sayın.... eklemeyi unutmayın.
Cv ( özgeçmişin ) tek amacı var- en iyi şeklinde bilgilerinizi, tercubenizi ve özelliklerinizi iş verene göstermektir ve iş görüşme için teklif edilmektir. İyi bir cv nin sonucu- iş görüşmesi. Özgeçmişin amaci iş verenin ilgisini çekip iş görüşmeye geçmek. Eğer iş görüşmesi için davet edilmediysenız demek özgeçmişiniz ilgi çekmemiştir.
Cv okunma genelde 1 dakikadan fazla sürmez, onun için cv 1 yada maximum 2 sayfa almalı. Eğer ikinci dil bilmeniz şart ise, cv iki dile göndermeniz şart. İngilizce, Almanca yada Fransizca cv olsun, yabancı dil bilmenizi böyle gösterebilirsiniz.
Arkadaşlar staj yapmak isteyen arkadaşlarımıza yardımcı olmak için birkaç staj ilanını sitemizde yayımlamaktayım.Umarım faydalı olur.
ÜNİVERSİTE STAJYERLERİ (Ref: STJ-2009)
İlan Tarihi: 24.02.2009
Şehir/Ülke: Tüm Türkiye
Personel Sayısı: -


Migros Türk T.A.Ş.
Genel Nitelikler:
· Üniversitelerin Endüstri Mühendisliği, İşletme, İşletme Mühendisliği, İktisat, Bilgisayar Mühendisliği, Veterinerlik ve Hukuk bölümlerinin 3. sınıflarında okumakta olan,
· Yaz döneminde (2009 Haziran - 2009 Ağustos) staj yapabilecek,
· İyi düzeyde İngilizce bilen,
· MS Office programlarına hakim,
· Tercihen staj deneyimi bulunan,
· Takım çalışmasına yatkın,
İş Tanımı:

Şirketimizin Anadolu Yakası'nda bulunan Genel Müdürlüğümüz departmanlarında görevlendirilecek stajyerler aranmaktadır.
ÜNİVERSİTE STAJYERİ-2009 YAZ (Ref:GRP-STJ-09)
Şehir/Ülke
: Adana, Ankara, Antalya, İstanbul, İzmir, Kocaeli-Gebze, Samsun
İlan Tarihi: 20.03.2009
İşe Alınacak Personel Sayısı: -
Genel Nitelikler:
Dört yıllık lisans programlarının ikinci ve üçüncü sınıflarını bitirmiş
İş Tanımı:
Eczacıbaşı Topluluğu Tüketim Ürünleri Grubunda faaliyet gösteren kuruluşumuz Eczacıbaşı Girişim Pazarlama, Üretim, Arge, Kalite Güvence, Pazarlama, Satış, İnsan Kaynakları, Tedarik Zinciri, Ticari Pazarlama ve Mali İşler bölümlerinde görevlendirilmek üzere stajyerler aramaktadır.
Sertrans Uluslararası Nakliyat ve Tic. Ltd. Şti.

Tarihi: 20.03.2009
Şehir/Ülke: İstanbul
İlan işe Alınacak Personel Sayısı: 1
Genel Nitelikler:
- Üniversite öğrencisi veya mezunu,
- Bilgisayara hakim, MS Office programlarını iyi kullanabilen,
- İngilizce bilen,
- İnsan ilişkileri ve iletişim yeteneği güçlü,
- Yoğun tempolu bir çalışma ortamına ayak uydurabilecek,
- İletişim becerileri gelişmiş, takım çalışmasına yatkın,
İş Tanımı:
Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik alanında faaliyet gösteren firmamızın sürekli büyüyen organizasyon yapısı içinde İstanbul-Beşiktaş'ta bulunan merkez ofisimizde Hava Deniz Kargo Departmanında hafta içi her gün (08:30-18:00) staj yapma şansı olan ve yıl içerisinde ders programı hafta içi en az 3 gün tam zamanlı staj yapmaya imkan verecek stajyer arıyoruz.

Başak Groupama Sigorta A.Ş.Genel Nitelikler:
Üniversitelerin Lisans ya da Sigortacılık, Pazarlama ve Aktüerya bölümlerinden mezun .
Hedef odaklı ve ekip çalışmasına yatkın,
Kariyerini satış üzerine kurmayı hedefleyen,
Temsil kabiliyetine sahip,kendini geleştirmeye ve öğrenmeye açık,
Seyahat edebilen,
İş Tanımı:

Antalya Bölge Müdürlüğümüzde görevlendirilmek üzere, Sağlık ve Ferdi Kaza ürünlerimizi tanıtacak ve aktif satışını gerçekleştirecek;
Şehir/Ülke: Antalyaİlan Tarihi: 19.03.2009Personel Sayısı: 1

20 Mart 2009 Cuma

İŞ GÖRÜŞMELERİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
• Görüşme yeri ve zamanı ile görüşmenin yapılacağı kişiyi tam olarak öğrenin
• Görüşmeye zamanında gelmeniz çok önemlidir. Bunun için kendinizi çok iyi ayarlamalısınız.
• Görüşmeden önce görüşmeye gideceğiniz şirket ve görüşme konularıyla, sorulabilecek olası sorularla ilgili çalışma yapın.
• Görüşmelerde ilk görünüş çok önemlidir. Bu bakımdan kıyafetinize ve uyumuna kesinlikle özen gösterin. Giysiler sade, temiz ve rahat ayakkabı ise boyalı olmalıdır
• Cep telefonunuzu kapatmayı unutmayın.
• Sadece parasal beklentiler için böyle bir görevi talep etmiş olma izlenimi verilmemelidir.
• Görüşmede anlaşılabilir bir dil kullanılmalıdır.
• Sorulara dürüst ve açık bir şekilde yanıt verin. Gerçekten ne düşünüyorsanız onu söyleyin.
• Acele etmeyin, hatta kısa bir süre düşündükten sonra yanıt verin. Sakin olmaya çalışın. Kibar ve güleryüzlü olun.
• Kısa ve net yanıtlar verin. Gereksiz konuşmayın ve gerekmedikçe “evet-hayır” şeklinde yanıtlar vermeyin.
• Bilmediğiniz bir soru olursa, bilmediğinizi söyleyin.
• Sekreter, telefon görevlisi ve görüşmeye katılmayacak diğer görevlilere karşı saygılı davranın.
• İkram edilse bile sigara içmeyin, ısrarlı olunması halinde çay içmekle yetinin.
• Görüşmeciyi iyi dinleyin, asla sözünü kesmeyin.
•Size soru sorma olanağı verilirse buna hazırlıklı olun ve bu fırsatı iyi değerlendirin.
• Yalvarır ve bu işe mecburmuş gibi bir izlenim bırakmayın.

EN ZAYIF YÖNÜNÜZ NEDİR

En zayıf yönünüz nedir?
En iyi giden iş görüşmesini tersine çevirmenin çok kolay yolları var. Bunlardan biri de İnsan Kaynakları uzmanından gelen soruları bertaraf etmektir. Adayların cevap vermekten kaçındığı sorulardan biri de "En zayıf yönünüz nedir?" gibi sorulardır. Pek çok aday bu soruya hemen "Ben bir işkoliğim" ya da "Mükemmeliyetçiyim" gibi yanıtlar verir.
İnsan Kaynakları uzmanından gelen yanıtsa kaçınılmazdır: "Bu bana pek zayıf bir yön gibi gelmiyor. Gerçek zayıf yönünüz hakkında bilgi verir misiniz?"
İş görüşmesi yapan kişinin sizi zorlaması, görüşme sırasında yaşanan zor anlardan biridir. Ancak o da tıpkı sizin gibi görüşmenin sorunsuz bir şekilde ilerlemesini ister ve karşısına bir engel çıktığında rahatsız olur.
Kariyer uzmanı Linda Matias'a göre en zayıf yönünüz sorulduğunda yapmanız gereken en iyi şey doğruyu söylemektir. Ancak tüm zayıf yönleriniz de ortaya dökmeniz de gerekmez. Yapmanız gereken en akıllıca şey, işi yapmanıza engel olacak bir alan dışındaki zayıf yönünüzden bahsetmektir. Ayrıca bu yönünüzü düzelmeye çalıştığınızı da söylemelisiniz.
İnsan Kaynakları uzmanları, adayların bu tatsız soruya çok da istekli cevap vermediklerini bildiklerinden, çeşitli yollarla ve sorularla bu sorunun cevabını almaya çalışırlar.
Zekice sorulmuş "en zayıf yönünüz" soruları
· Hepimizin işimizde yapmak istemediği görevleri vardır. Sizin günlük yaşantınızda yapmaktan hoşlanmadığınız sorumluluklar neler? Görüşmeci karşısındakini rahat hissettirmek için "biz" dilini kullanır. Böylece arkadaşça bir ortam yaratarak savunmanızı indireceğinizi düşünür.
· Yöneticinizle yaptığınız son performans görüşmesini düşünün. Geliştirmeniz gereken alanlar hangileriydi? Daha önceki işyerinizdeki performans görüşmelerinizde, geliştirmeniz gereken yanlar konuşulduğunu bir İK uzmanı mutlaka bilir. Bu yolla son değerlendirmenizdeki zayıf yönlerinizi öğrenmek ister.
· Beklediğiniz gibi yürümeyen bir projenizden bahseder misiniz? İnsan Kaynakları uzmanları bilirler ki adaydan bir hikaye ya da olay anlatması istendiğinde daha rahat ve açık olabilirler. Konuştukça daha fazla yönünüzü ortaya çıkaracağınızı düşünürler.
· Çalışmanızda hangi alanın daha verimli olabileceğini düşünüyorsunuz? Bu "En zayıf yönünüz nedir?" sorusuna çok benzer bir sorudur. Ancak İK uzmanları, sorunun soruluş tarzından dolayı kendinizi daha az tehlikede hissedeceğinizi, böylece daha kolay yanıt verebileceğinizi düşünürler.
İş görüşmesi sırasında hassas bilgiler vermek isteseniz de istemeseniz de, görüşmeyi yapan kişi bu bilgilere ulaşmak için elinden geleni yapacaktır. Hazırlıklı olun.

Picasso ve Kariyer

Pablo Picasso matematik dersinde çok kötü bir öğrenciymiş. Çünkü çocuk Picasso 4 sayısını gördüğü zaman bunu bir buruna benzetiyormuş ve bu burnun gerisindeki yüz neye benzer acaba diye tasarlamaktan önündeki matematik förmüllerini göremiyormuş bile. Başka çocuklar için düz bir sayı olan 4 Picasso'nun hayal gücüyle farklı anlamlar kazanıyormuş. Bu durumda bu zavallı çocuğa illa matematik öğretmeye çalışmak beyhude olurdu herhalde. Picasso kendi gerçeğini keşfetti ve sanat alanında harikalar yarattı. Meslek seçimi aşamasında hepimiz bu kadar şanslı olamıyoruz çoğu zaman.Elimize minik çantamızı alıp ilkokula başladığımız gün gerçek hayata ve kariyerimize doğru da yola koyulmuş oluyoruz. Hayatın ilk günlerinden itibaren bize evde hazırlanan yapay mutluluk ortamı geride kalıyor, tüm güvenceler, korunaklı odalar ve duygular ortadan kalkıp kendimizi savaş alanında buluyoruz. Daha iyi not için, daha iyi bir meslek için ve daha iyi (yani varsıl) bir hayat için. Böyle öğretildi bize, kolej sınavlarına, üniversite kurslarına koşturduk durduk. Hala da koşturuyor bu ülke gençliği bu hedefler peşinde. Kaçımızın aklına geldi durup bir an bu koyulduğumuz yolu sorgulamak; ya da sorguladıysak da değiştirecek cesareti göstermek. Bir kaçımız baş kaldırıp çalcıgı (müzisyen) ya da tiyatrocu oldu biliyorum ama ya çoğunluk? Hepimiz iyi şirketlerde büyük masalarda oturan yöneticiler olmak hayaliyle mi başladık liseye ya da üniversiteye? Sanırım seçtiğimiz ( ya da es kaza tutturduğumuz ) bölüm ne olursa olsun çoğumuzun aklında net bir meslek hedefi yoktu okula girerken. Çıkınca düşünürüz dedik. Zaten ne orta öğretimde ne üniversitelerde danışmanlık servisleri pek alışılmadık yerlerdi, olsalar bile gidip danışan yoktu. Şimdi sevinerek görüyoruz ki bu danışmama trendi değişiyor.Öğrenciler (ya da gençler) meslek ya da gelecek seçiminde kendi yollarını bulmaya çalışırken bu işi daha önce yapmış yetişkinlere danışıyor haliyle. Ama önce yetişkinler ben ne yaptım, nerede doğru nerede yanlış karar verdim diye düşünmeli. Öncelikli büyüklü küçüklü hepimiz kültürümüzün bize enjekte ettiği değerleri gözden geçirmeliyiz. Orta gelir düzeyindeki yerli küçük burjuva ailelerimiz başarıdan ve mutluluktan ne anlıyorsa bizler de (çocuklarımız da ) bunu mu anlamalıyız? Bu ülkede başarı sadece tek bir sekilde tanımlanıyor. İyi okullardan iyi notlarla mezun olmak ve iyi bir işte çalışmak. İşletme okumak uzun yıllardır revaçta ve işletmeciler iyi kariyer yapabiliyor. Bir çok genç başka bölümlerden işletmeye transfer yapmayı arzu ediyor ama bunu yaparken orda gerçekten mutlu olacak mıyım, kendimi en iyi hangi işi yaparsam gerçekleştirebilerim diye düşünüyorlar mı? Bu konuya kafa patlatıp hiç işletme, ekonomi ya da başka bir bölümden felsefe ya da sosyolojiye transfer yapan, bu cesareti kendinde bulan var mı?Mevcut seçme ve yerleştirme sistemiyle üniversitede okuyacağımız bölümü isteyerek seçemesek de en azından üniversite bittiğinde ciddi bir meslek seçimi çalışması yapmakta fayda var. Bu konuda danışmalık hizmeti de alabilirsiniz.Amerika'da kariyer yönetim şirketi DBM'in geliştirdiği Kariyer Çıpası isimli envantere bize işimizde bulmayı beklediğimiz temel unsurları ve kişiliğimizdeki kariyer eğilimlerini söylüyor. Kişinin kendini nerede ve nasıl güvende hissettiğinden, kendini en iyi nasıl gerçekleştirebileceğine uzanan bir dizi soru sonucunda sekiz ayrı kariyer yöneliminden ikisi baskın çıkıyor ve şimdiye kadar yaptıklarınız vakit kaybı mıydı ya da şu anda çıktığınız yol doğru mu anlayıveriyorsunuz. Kariyer çıpanızı bulduktan sonra yol haritanızı daha kolay çizebilirsiniz.. Girişimci yaratıcı mısınız, meydan okuyucu mu ? Süreç odaklı bir Güney insanı mısınız, ya da hedeflere koşan bir Kuzey insanı mı? Cevaplar için Kariyerinfo'daki kişilik envanterlerini yapmanızı öneririz
Kariyer Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar


Faturalarınızı her ay zamanında ödüyorsunuz. Doktorunuza yılda en az bir kez görünüyorsunuz. Aile üyelerinizin doğum günlerini kutluyorsunuz. Peki neden hayatınızda önemli bir yeri olan kariyer yönetiminize de günlük rutin işlerinize ayırdığınız kadar vakit ayırmıyorsunuz?

Bir çok insan kendi kariyerleri söz konusu olunca inisiyatif sahibi olarak değil de konuya tepkisel olarak yaklaşmayı bir alışkanlık haline getiriyor. Kariyerimiz üzerince yeterince düşünmüyoruz. İşten çıkarılırsanız bunu bir talihsizlik olarak algılamanız kariyer başarınızı olumsuz yönde etkileyen bir yanlış anlamadan başka bir şey değildir. Çoğunlukla "Bu neden bana oldu?" diye sorarız. Bunun yerine "Bu oldu, şimdi ne yapmalı, yeni yolumu nasıl çizmeliyim?" demeliyiz oysa ki.

İşte size kariyer yönetimi hakkında insanların düştüğü ortak yanılgılardan bazıları:

1) En kalifiye eleman iş teklifini kapar
Yanlış! Bir çok kez adaylar daha az özelliğe sahip olmasına karşın iş tekliflerini kolayca elde edebiliyorlar. Çünkü bu adaylar iş görüşmelerine çok iyi hazırlanarak kendilerini daha iyi pazarlıyorlar. Kalifiye olmak tek başına yeterli değildir. Öncelikle iş vereninizi aranılan iş için en iyi aday olduğunuza ikna etmelisiniz.

2) Bir iş bulur bulmaz, kariyerim üzerine çalışmak zorunda değilim
Yanlış! Şu anda bir iş sahibi olsanız dahi, yarın ne olacağını asla bilemezsiniz. Eğer bir kariyer yıkımı yaşamak istemiyorsanız kariyer yönetiminiz üzerinde sürekli olarak çalışmayı profesyonel yaşamınızın bir parçası haline getirmelisiniz. Örneğin kendi sektörünüzdeki profesyonel kişilerle düzenli olarak bağlantı halinde olmalısınız ve en önemlisi bunu günlük hayatınızın rutinlerine dahil ediyor olmanız.

3) Okuldan mezun olur olmaz profesyonel eğitim hayatım bitti
Yanlış! Mezun olduktan sonra bile profesyonel bilgilerinizi tazeleyip güncellemelisiniz. Bunun için seminerlere gidebilir, ticaretle ilgili yayınları düzenli olarak takip edebilir, sertifika programlarına katılabilirsiniz. Bu gibi aktiviteler sizin sürekli gelişmekte olan profesyonel gelişim sürecinizin bir parçası haline gelmelidir. Unutmayın profesyonel olmanın en önemli şartı kendi alanıyla ilgili bilgilerini güncel tutmaktır.

4) İşverenler her zaman ödeyebildikleri en cömert ücreti öderler
Yanlış! İşverenler ücret araştırması yaptığınızı düşünürler ve sizinle çekişmeli bir ücret pazarlığı yapmaya hazırdırlar. Onlarla pazarlığa oturmadığınız takdirde, sizin hakkınızda hayal kırıklığına uğrayacak ve sizin gerçekten uygun bir aday olup olmadığınız hakkında şüpheye düşeceklerdir.
İşverenler genelde başlangıç olarak size düşük bir ücret sunarlar. Bu sizin tepkinizi ölçmek için bir deneme aracıdır, her zaman başlangıç teklifinden daha iyisine ulaşabilmek için bir fırsat vardır.

5) Eğer iyi bir pozisyona sahipsem güvendeyim demektir
Yanlış! Şirketlerin birleşmesi, iş pazarının daralması ve dalgalı ekonomilerde artık kimsenin işi güvende değildir. Genel Müdür'ünüz bile bir gün işsiz kalabilir.

6) Özgeçmişim bir iş aramak için ihtiyacım olan yegane dokümandır
Yanlış! Özgeçmişiniz iş arayan bir kimsenin araç kitindeki ihtiyaç duyulan on araçtan yalnızca biridir. Günümüz market koşullarında kaliteli bir pozisyonda yer almak istiyorsanız, özgeçmişinize ilaveten, başarı hikayeleriniz, kendinizi iş piyasasında nasıl konumlandırdığınız , iyi referanslarınız , profesyonel bir biyografiniz ve hedef şirket listeniz araç kitinizde bulunması gereken önemli unsurlardan yalnızca bir kaçı.

7) İK danışmanım nasılsa bana bir iş bulacaktır, kendi başıma iş araştırmak zorunda değilim.
Yanlış! Danışmanlar iş arama sürecinde yardımcı birer araç olmalarına karşın, günümüz iş pazarında yeni bir iş imkanı bulmanın en başarılı yolu güçlü bir iletişim ağına sahip olmaktan geçiyor. Yönetici araştırma firmalarını kullanmak gerçekten yararlı olacaktır,ancak bunu gücünüzü arttıracak bir araç olarak kullanırsanız. Unutmayın yeni bir işi bulacak güç sizin içinizde saklı! Danışman firmalar bu gücü ortaya çıkarmanıza sadece yardımcı olabilirler.

8) İşverenler kariyer çizgimi şekillendirmekle sorumludur.
Yanlış! Bu durum bizim dedelerimizin zamanında geçerliydi. Ancak şimdi herkes kendi hayatıyla ilgili kararlar almakta özgür. Kendi kariyerinizi başarılı bir şekilde yönetecek güce sahipsiniz. Eğer kendiniz için yararlı olacağını düşünüyorsanız profesyonel bir kariyer danışmanından yardım da isteyebilirsiniz.

9) Çevre Çalışması (Networking) sadece girişimciler ve iş arayanlar içindir. Benim Çevre Çalışması yapmaya ihtiyacım yok.
Yanlış! Networking her zaman kariyer yönetiminde akıllıca bir çözümdür, profesyonel iş yaşamınız boyunca gerekli olan bir araçtır. Eğer ihtiyacınız yoksa bile, etrafınızdakilerin yardımına koşarak bile kendi networkünüzü kurabilirsiniz. Bunun karşılığını ileride fazlasıyla göreceksiniz. Bu kariyer yönetiminizin doğal bir parçasıdır.

10) Birçok iyi iş ilanları zaten internet siteleri ve gazeteler aracılığıyla duyuruluyor, bu kaynaklar benim için yeterli.
Yanlış! İş ilanlarının sadece küçük bir kısmı internet ve gazetelerde yer alıyor ve sizinle yarışan yüz binlerce aday var. Bu yüzden zamanınızı ve enerjinizi çevre çalışmasına ayırmanız daha akıllıca bir hedef olacaktır. Zira güçlü çevre ilişkileri sizi hedefinize daha kolay ulaştırır.

Şu anda kariyeriniz hakkındaki tüm yanlış düşüncelerinizin farkındasınız ve artık bu farkındalığınızı kullanarak kariyerinizde pozitif bir etki yaratabilirsiniz. İlk adım düşünce tarzınızı değiştirmek olacaktır ve sonrasında düşüncelerinizi davranışlarınızla uyumlu bir hale getirerek kariyerinizi daha etkin şekilde yönetebilirsiniz.

AKADEMİK KARİYER

akademik kariyer
Nedir bu akademik kariyer? Üniversite jargonunda “asistan kalmak” olarak tabir edilen ve havasından geçilmeyen bir kariyer seçeneğiyle karşı karşıyayız... Araştırmacı gazetecilik ruhuna sahip, prestijli bir iş isteyen, “her şeyin başı eğitim” lafını diline sakız etmiş ve buna gerçekten inanan, cesur, bilgi üretme ve sürekli öğrenme havasında olanlar bir adım öne çıksın. Çünkü akademik kariyer için gerekli ön koşullara sahipler.
Tamam, biliyoruz, bu koşulların hepsine birden sahip olmak o kadar kolay değil. Hadi, bu özellikleri borç harç bir araya getirdin, iş sadece okuyup çalışmaya kaldı diyelim, o zaman da kişisel özelliklerini, yaşam biçim ve alışkanlıklarınla çevreni şöyle bir gözden geçirmende fayda var. Baştan uyaralım, bu işi yapanlar “Çok sancılı bir süreç. Baştan çok iyi karar verilerek yapılması lazım.” diyor. Yani asistanlık, öğretim görevliliği ya da profesörlük öyle her “babayiğidin” kolay kolay kaldırabileceği mesleklerden değil.
Bir kere şöyle bir arada kalma durumu var. Hem öğrencisin hem de öğretmen. Yani kantinde avaz avaz bağırıp şarkı söyleyeceksen bir kere daha düşünmen gerek. Ne öğrenci kadar haylaz ne de öğretmen kadar disiplinli olmaya gayret göstereceğin bir ömür var önünde. Ki inan, biri birinden daha kolay ya da zor değil.
Bu mesleğin bir de süpriz yumurtaları var; akademisyen olmayı hiç düşünmeyen biri bile kendini odasında sınav kâğıtlarını okurken bulabiliyor ya da doçentlik seviyesine gelmiş biri mızıkçılık yapıp “ben vazgeçtim!” diyebiliyor.
Eğer gerçekten nitelikli bir akademisyen olmak istiyorsan, öncelikle kitap kurtlarının anatomisini mercek altına almalısın.. Çünkü kısa vadede onlardan biri olman işten bile değil. Zaten yardımcı doçentlik, doçentlik ve profesörlük için de bu zorunlu. Seçimini akademisyenlikten yana yapmış olanlar, yani öğretim üyeleri; o kültürü üniversitenin verdiğini, bu işin sadece unvan için yapılamayacağını iletiyor...

Öğretim üyeliği
Yardımcı doçent, doçent ve profesörleri içeriyor.
Yardımcı doçentliğe başvurmak için doktora yapmak şart. Öğretim üyeleri için bir de yabancı dil konusu var; bilgi birikimi olarak mükemmel de olsanız, yabancı dil sınavını geçemeyen biri akademik unvanlara kavuşamıyor.

Öğretim görevlisi
Doktoranız olmasa bile aranan bir meslekte master’ınız varsa, öğretim görevlisi olarak çalışabilirsiniz. Master’lı biri, öğretim görevlisi olarak ona ihtiyaç duyulduğu sürece, hatta emekli oluncaya kadar üniversitede kalıp arada araştırmalar da yapabilir. Ama doktora yapmadığın sürece ne yazık ki yardımcı doçentliğe, dolayısıyla akademik sürece tam anlamıyla katılmak imkânsız. Bu unvanları almayıp, yardımcı doçent olmadıkça ürettiğin bilgiyi akademik süreçlerde değerlendiremiyorsun ancak bu, yardımcı doçentliğe başvurulurken değerlendiriliyor.


Akademik kariyeri kimler seçiyor?

İlgilendiği bölüm alanlarında kendilerini daha fazla geliştirmek isteyenler
Yoğun iş stresinden çok fazla hoşlanmayıp daha sakin bir hayat tarzı arzulayanlar
Okumak, yazmak, araştırma yapmaktan özel zevk alanlar
Bir alanda yoğunlaşıp bilgi üretmek isteyenler
Toplumsal alanda faydalı olmayı hedefleyenler
Çevresindeki başarılı akademisyenlerden etkilenenler
Öğrencilerle ilişki kurmayı ve onların eğitimlerine katkıda bulunabilmeyi sevenler.


Benden akademisyen olur mu?
Dergi testlerinden alışık olduğunuz üzere, aşağıdaki özelliklerden yarısı cepteyse akademik sürece bir yerinden dâhil olabilirsin. Oldu ki beklediğin skoru yapamazsan, dert etme. Kimse de sizden % 100 performans beklemiyor, ne de olsa aşağıda art arda dizdiğimiz özelliklerden bazıları zamanla kazanılıyor...
Disiplin benim göbek adım diyorsan,
Bilginin üretilmesi ve yayılması sürecinde parmakla gösterilen biri olmaya gönüllüysen,
Üniversite yapı ve işleyişindeki “ufak” engelleri göze aldıysan,
Benim gönlüm zengin diyenlerdensen, dolayısıyla piyasaya oranla daha az gelir elde etmeye razıysan,
Uyku saatleri dışındaki tüm zamanını bu işe vermeye hazırsan,
Aydın olabilmenin sorumluluk ve yükü halter ağırlığında gelmeyecekse,
Kitap sayfaları ve selüloz kokusu sana garip bir zevk veriyorsa,
Alanınla ilgili yenilikleri takip etmekten zevk alıyorsan,
İşinin dokuz-altı mesaisi ile sınırlı olmadığını kesin olarak kabul edebiliyor, saatin aslında bir aksesuar olduğuna inanıyorsan,
Bir yandan, ertesi gün anlatacağın konuyu hatmederken, bir yandan da öğrenciyken sorduğun soruların aynılarıyla karşılaşıp sabırla cevaplayabileceğine inanıyorsan,
Profesör olana kadar sınavlara girmeye razıysan,
Araştırma yapmak için can atıyorsan,
Hafta sonu yeni açılan restorana giden arkadaşlarını ektiğin için vicdan azabı duymayacaksan,
Bavulun niye bu kadar ağır diyenlere gülümseyerek kitaplarını gösterip güneşlenmeye devam edebileceksen,
Birlikte yaşadığın kişiler ya da ailen bu konuda seni destekliyor ve tempona saygı gösteriyorsa,
Üniversitelerdeki gizli hiyerarşinin varlığından rahatsız olmayacaksan (İnsan hırslı yaratık nitekim, öğrencin gelip seni geçtiği zaman dengeler, kıyısından köşesinden bozuluyor.),
Her yıl rektörlüğün soracağı, ‘Geçtiğimiz yıl boyu neler yaptınız? Hangi makaleniz yayınlandı? Nerede, hangi bildiriyi sundunuz?’ gibi sorulara alnı açık, göğsü dik ve ellerini kavuşturarak cevap verebileceksen,
Haftada 15-16 saat ders vermekten ve envai çeşit öğrenciyle karşılaşmaktan zevk alacaksan,
Yurt içinde ve yurt dışındaki sempozyumları takip etmek, sempozyumlara katılmak ve o bilgileri paylaşmak konusunda istekliysen

19 Mart 2009 Perşembe


DOMİNO TAŞI

Tıpkı domino taşlarının birbirinin üstüne yıkılıp diğerini devirmesi gibi, herkes birbirinin üzerine yıkılıyor…

Tüm dünya, insanlar, herkes şaşkın.
Ne oldu böyle?
Nasıl birden bire çöktü sistem?
Doğru, iyi, güzel, büyük yararlı, kötü, az, çok vs. diye bildiğimiz bir sürü şey, öyle değilmiş!
Öyle olmayabilirmiş! Keşke olmasaymış, keşke şöyle yapsaymışım!
Nasıl, hangi ara böyle oldu? Neden bu hale geldik?
Vay canına aslında neler oluyormuş da farkında değilmişim?
Peki şimdi ne olacak? Nasıl yaşayacağım? Nasıl sürdüreceğim? Nereden bulacağım?
Ne yapmalıyım? Hemen herkes, sorulara yanıt, olana bitene çareler arıyor.
Her şeyden önce yalnız değilsiniz. Utanmayın, sıkılmayın, bunalmayın! Rahat olun…
Günümüzde şirket sahibi de işi olan da olmayan da iş arayan da benzer sıkıntılarda.
Herkes gelecekten kaygı duyuyor. "Hadi bugünü de atlattık. Ya yarın ne yapacağım?" sorusu, endişesi herkesin kafasında. Elbette çareler, yeni modeller bulunacak. Hep beraber bulacağız.
Boş verin mutsuz, pişman olmayı, suçlu, sorumlu aramayı!
Daha doğrusu bunları yapın da yıkıcı değil, yapıcı yaklaşın. Nedenlerini arayın, fakat bunu suçlamadan, yargılamadan yapın. En başta kendinize yüklenmeyin.
Çünkü olandan bitenden aslında hepimiz sorumluyuz. Hepimiz izin verdik. Oluşumuna katıldık. O kadarına aklımız erdi. O kadar görebildik. Buralara geldik. Şimdi daha çok biliyor, uzgörüp anlamlandırabiliyorsak. Bundan sonrasını güzelleştirmek için düzeltelim.

Yani güzeltelim…

Güzeltmeye başlamak için;

1- Ne yapmak istediğinize karar verin…
Bunu birisi siz sorduğunda bir cümle ile ve içinde rakamlar olarak söyleyebilmelisiniz.

İlk iş; ne yapacağını bilmek ve bunu çok istemek. Hedeflenmek...

2- Bilsem zaten başlayacağım diyorsanız; yapabileceklerinizin, hünerlerinizin, uzman olduğunuz-iyi bildiğiniz alanların, yapmak istediklerinizin net, yalın bir listesi olmalı. Kafanıza 'yapamam-edemem'ler üşüştüğünde onları, imkansız diye bir şey olmadığını, sadece yeterince yapma isteği ve disiplin eksiği olduğunu söyleyerek kovalayın gitsin! Size değer katmıyorsa, kimseye fazla kulak asmayın. Herkes o kadar iyi biliyorsa, bunları kendi yaşamını güzeltmek için kullansın. Olumsuz tiplerin, kim olurlarsa olsun, sizi oyalamasına, aşağı çekmesine izin vermeyin. Boş verin, uzaklaşın oradan! Yapabileceklerinize odaklanın ve düşüncelerinize sınır tanımayın...

Yıkılmayın, hatta sendelemeyin bile! Ayakta kalın. Güzeltmeye devam

DURMA HAREKET ET!


DURMA HAREKET ET !
Yaklaşık 2 gündür beklediğiniz günün sabahı geldi çattı, Duş aldınız özenle giyindiniz, güzel bir kahvaltı yaparak yola çıktınız. Sürekli aklınızda yapacağınız görüşmenin ayrıntılarını düşünerek büyük bir binanın önünde buluyorsunuz kendinizi, heyecanınız binanın heybeti ile doğru orantılı olarak daha da artıyor. Oysa ki defalarca kendinizi telkin etmiştiniz heyecanlanmamak konusunda bugüne kadar aldığınız eğitimler, geçirdiğiniz zorluklar sıkıntılar şu an için size hiçbir yardımı bulunmuyor. Derin bir nefes alarak kendinizi bir nebze yatıştırarak binanın içine girerek danışmaya yaklaşıyorsunuz. Danışmadaki görevli olan kıza iş görüşmesi için İnsan Kaynakları bölümü ile randevunuz olduğunu söyleyince görevli hanım size eli ile birçok insanın beklediği salonu göstererek orada bekleyebileceğinizi söyleyince endişe ile odaya yaklaşıyorsunuz diğer bekleyen kalabalık doğrusu şevkinizi kırsa da hepten yıkılmıyorsunuz ama endişeniz baki olarak devam ediyor. Kendinize bir sandalye bularak oturuyorsunuz. Uzun bir bekleyişten sonra diğer odada bekleyenler ile beraber bir toplantı odasına alınıyorsunuz ve herkese doldurulması özgeçmiş formu bırakılıyor. Sabırla doldurmaya başladığınız özgeçmiş sizi yormaya başlıyor özellikle iş deneyimleri bölümlerin uzunluğu ve sizin hiç bu deneyime sahip olmamanız içinizi burkuyor bu sayfayı atlarken esasında kendinize hayıflanıyorsunuz. Daha önce imkanınız olmasına rağmen yaz tatillerinde part-time da olsa çalışmak yerine tatil yapmayı gezmeyi , arkadaşlarınızla beraber olmayı yeğlemeniz şimdi sizi mahçup ediyor. Nihayet ısrarla doldurduğunuz form bitiyor ve görevli olan asistana teslim ederek yerinize geçiyorsunuz. Gözünüz asistana takılyor sanırım 20 yaş civarında ve büyük bir ihtimalle çalışmanın yanında üniversite öğrencisi, sanki sizin formunuzu incelerken gülümsedi mi özellikle iş deneyimleri bölümünde yokda paronayakça mı düşünmeye başlıyorsunuz. Neyse başınızı çevirerek etrafı incelemeye başlarken kapı açılıyor ve ellerinde dosyalarla iyi giyimli bir bayan odaya giriyor. Odada ki herkes biraz toparlanarak selam veriyor. İyi giyimli bayan kendini kısaca tanıtıyor. Kendisi İnsan Kaynakları uzmanı ve yaklaşık iki yıldır bu şirkette görev yapıyor. Toplu mülakat yapacaklarını söyleyerek sizin yanınızda bulunan kişiyi işaret ederek ondan başlayacaklarını söylüyor. Yanınızdaki kişi kısaca kendini tanıtarak iş deneyimlerinden bahsetmeye başlıyor esasında iki dakika kendisinden bahsetmesine rağmen iş deneyimlerimden bahsetmesi yaklaşık sorularla beraber 10 dakika konuşuyor. Daha sonra sizi işaret ederek kendinizden bahsetmenizi istediğinde asistan olan kız biraz önce doldurduğunuz formu uzmana teslim ederek yerine çekilerken sizde kendinizden bahsetmeye başlıyorsunuz. Nerede doğduğunuzu, nerelerde neler okuduğunuzu hatta sorulmamasına rağmen hobilerinizden dahi bahsetmenize rağmen 3 dakika da konuşmanız bitti. Uzmanın yüzünden memnun olmadığını fark ettiğiniz anda korktuğunuz soruyu daha önce neden hiç çalışmadığınızı sorduğunuzda kalbiniz heyecandan daha fazla atmaya başlıyor. Ama verilebilecek bir cevabınız yok ve sizde en kolay yol olarak daha yeni mezun olduğunuzu ve iş görüşmeleri yaptığınızı bir iki teklif aldığınızı ama düşündüğünüz gibi işler olmadığı için kabul etmediğinizi söylediğinizde söylediğiniz yalandan mıdır yoksa odanın gerçekten sıcak olduğundan mıdır bilinmez terlemeye başladığınızı hissediyorsunuz. Üniversitede yaz dönemlerinizi nasıl değerlendirildiğiniz sorulduğunda artık terleme boyutunu aştığınızı sırılsıklam yağmurda kaldığınızı sanmaya başladınız. Bu durumdan kurtulmak için iki yol var ya evet arkadaşlarla eğlenmek gezmek tozmaktan vakit bulamadığınız için çalışmadığınızı yada basit ama kimsenin inanmayacağı üstü kapalı aile işleri ile uğraştığınızı söylemeniz gerekiyor. Ama hiçbirisini söyleyemediniz bir şeyler geveleyerek artık konuşmanın anlamsız olduğunu belirttiniz ve görüşmenin bitmesi için orada sadece bekleyerek konuşmaları dinleyerek ayrılmayı beklediniz. Bu esnada odada olan kişiler çeşitli konuşmalar yaptılar, tartışma grupları oluşturarak fikirlerini ortaya sundular hatta en sonda hoş bir grup oyunuda oynadılar fakat siz sadece seyretmekle ve yenilmiş olmanın burukluğu ile belki de kendinize acıdınız. Bütün planlar bu şekilde değildi oysa sizin için. Güzel bir okulda okuyordunuz, ileride iş hayatına girişte size yarar sağlayacak bir bölümdü orası oysa. Hocalarınız iyiydi birçok şey öğreniyorsunuz. Güzel arkadaşlıklar yeni yerler keşfetmeler birçok hobiniz vardı. Bu saydıklarımız tek başına gelişen iş yaşamı sürecinde tek taraflı olarak maalesef yeterli olamıyor. Ekmek artık aslanın ağzından kuyruğuna yaklaşmış durumda. Tek başına üniversite sosyal yaşam için yeterli olabiliyor ama iş yaşamı için daha fazlası gerekli. Çalışırken vaktinizi çok almayacak sakin işleri denemelisiniz. İş yaşamının başlangıcı iş yerinde ki çalışma sürecine alışmakla başlıyor. Yaz dönemlerini daha iyi değerlendirmek gerekiyor, en azından proje gruplarında yer alarak somut bir şeyler ortaya sunmak ileride ki hayat sürecinize daha faydalı olacaktır. Zaman hareket etme ekmeği taştan çıkarma zamanı boş durmayarak atılımlar yaparak bir adım önde olmamız gerekiyor.
Başarılı insanlara baktığımızda “Aman ne kadar zeki” ya da “Wow, imkanları ne güzel kullanmış” tarzı yorumlar yaparız.Neden bu yorumlar bizim içinde yapılmasın...